“Sağlık Turizmi; Ceza Hukuku, İdare Hukuku, Yabancılar Hukuku, Ticaret Hukuku, Borçlar Hukuku gibi Hukuk Disiplinleri Açısından da Ele Alınmalıdır”

“Türk hukukunda sağlık turizmi için dünyada az örneğine rastlanan özel bir yasal düzenleme yapma çabası var”

MEF Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel Hukuk Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayfer Uyanık

Sağlık turizmi, bir kişinin sağlık hizmeti almak amacıyla ikamet ettiği ülkeden başka bir ülkeye seyahati olarak tanımlanmaktadır. Sağlık turisti olarak adlandırılan kişi, kural olarak yabancıdır ve ülkeye hususiyetle sağlık hizmeti almak amacıyla gelmektedir. Ancak, sağlık turizmi politikaları gereği bazı ülkeler, sağlık turizminin kapsamını geniş tutmaktadırlar. Nitekim ülkemizde de, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla birlikte yurt dışında ikamet eden gerçek kişilerin aldıkları her türlü sağlık hizmeti ile bunlarla ilgili destek hizmetleri ve ülkemizde herhangi bir nedenle geçici süreli olarak bulunan yabancıların, ülkemizde bulundukları sürede ani gelişen hastalıklarda ve acil durumlarda sağlık hizmeti almaları durumları da sağlık turizmi kapsamında görülmektedir [Uluslararası Sağlık Turizmi ve Turistin Sağlığı Hakkında Yönetmelik, m. 4]. Diğer taraftan sağlık turizmi kapsamında medikal turizminin yanı sıra, Spa-Wellness turizmi, ileri yaş turizmi, engelli turizmi gibi sağlık turizminin alt segmentlerine de yer verilmiştir. İlgili Yönetmeliğin sadece medikal turizmi düzenlemiş olması, diğer segmentler için ayrı yasal düzenlemelerin mevcudiyeti veya yapılacak olması ile açıklanabilir.

Hukuki Uyuşmazlık Durumunda Hak Arama

Bizzat sağlık hizmeti almak amacıyla veya herhangi bir sebeple Türkiye’ye gelen kişi ister yabancı olsun ister yabancı ülkede ikamet eden Türk vatandaşı olsun, hukuki uyuşmazlık durumunda davanın açılacağı ülke, milletler arası yetki, uygulanacak ülke hukuku ve duruma göre yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi gibi sorunlar ile karşı karşıya kalabilir.

Diğer bir ifadeyle, sağlık turisti ile sağlık hizmet sunucusu (hastane/hekim) veya aracı kurum arasındaki hukuki ilişkide, sözleşmeye aykırılıktan veya genel davranış kurallarına aykırılıktan (haksız fiil) kaynaklanan zararın tazmini için açılacak bir tazminat davasında kim, kime karşı, nerede, hangi ülke hukukuna göre hukuki yola başvurabilir? Milletlerarası özel hukuk açısından incelenmesi gereken bu sorunların yanı sıra, sağlık turizmi; ceza hukuku, idare hukuku, yabancılar hukuku, ticaret hukuku, borçlar hukuku gibi hukuk disiplinleri açısından da ele alınması gerekmektedir. Bir örnek vermek gerekirse, sağlık hizmeti vermek amacıyla yurt dışına giden Türk hekimlerin verdikleri zararlardan veya ülkeye gelen sağlık turistlerine karşı işlenen fiillerden kaynaklı özellikle ceza ve tazminat hukuku; sağlık turizmi hizmeti veren kamu hastaneleri bakımından idare hukuku; yurt dışında yabancı hastane işleten veya yurt içinde yabancıların işlettiği hastaneler bakımından özellikle yabancılar hukuku ve ticaret hukuku; yabancı hastaların ülkeye girişi, ikameti bakımından yabancılar hukuku üzerinde durulmalıdır.

Somut Olay Özelinde Değerlendirme Yapılmalı

Sağlık turizmi kapsamında yer alan kişiler ve aralarındaki hukuki ilişkiler bakımından genel bir bilgi verilmesi mümkün değildir. Somut olay özelinde değerlendirme yapılması gerekmektedir, zira her olayda, sağlık turizminin süreci, başta tarafların sayısı ve bunlar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinde farklılıklar mevcuttur. Sağlık turistinin sağlık seyahatini bizzat kendisi organize ettiği durumlarda, sağlık hizmet sunucusu ile duruma göre tedavi sözleşmesi veya hastaneye kabul sözleşmesi; ulaşım için örneğin hava yolu şirketi ile taşıma sözleşmesi; konaklama için örneğin konaklama tesisi ile barındırma sözleşmesi akdedilmektedir. Veya tüm bu ilişkilerin kurulmasına aracı kuruluşlar aracılık edebilir. Bu durumda sağlık turisti, bir taraftan aracı kuruluş ile, diğer taraftan sağlık hizmeti sunucusu ile sözleşmesel ilişki içerisine girmektedir. Sözleşmesel ilişkiler bunlarla sınırlı değildir. Karmaşık olan bu sürecin doğru ve etkili yönetilmesi ve hukuksal sorunların önüne geçilebilmesi için, taraflar arasında yazılı, ayrıntılı ve tercihen alanında uzman hukukçular tarafından hazırlanan sözleşmelerin bulunması son derece önemlidir. Ayrıntılı düzenlenmiş sözleşmeler, taraflar arasında çıkması muhtemel potansiyel uyuşmazlıkların önlenmesine yardımcı olur. Sağlık turizmi alanında bir kişi veya kurumun yapmış olduğu hata, aykırılık veya yanlışlık, sektörün genelini olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle tüm sektör temsilcilerinin “önleyici hukuk” mantığı ile baştan gereken tedbirleri almaları önerilir. Bu bağlamda; tüm sağlık turizmi paydaşları tarafından, sigorta şirketlerini sağlık turizmi sigortası için ikna etmenin (!) dışında, etik ilkelerden sapmamak, sağlık turizmi ile ilgili yasal düzenlemeleri takip etmek, sözleşmeleri yazılı ve oldukça ayrıntılı düzenlemek gibi ilkelerin içselleştirilmesi gerekmektedir.

2017 Tarihli Yönetmelik’in Eksiklikleri

Sağlık turizmi dünyada ve Türkiye’de de oldukça popüler bir “sektör” olarak anılmaktadır. Hiç şüphesiz, bunda devletin bu alana verdiği önem ve desteklerin yanı sıra, Türkiye’nin coğrafi konumu, başarılı sağlık personelleri, akredite, modern tıbbi teknolojilerle donatılmış hastanelerin de etkisi vardır. Bütün bu gelişmeler olumlu olmakla birlikte, önceliğin, eksik yasal düzenlemelerin bir an önce tamamlanmasına verilmesi gerekmektedir. Zira sektörü düzenleyen hükümlerin dağınık olması, konuyla ilgili çalışma yapanlar için çok ciddi zorluk oluşturmaktadır.

13 Temmuz 2017 tarihli Uluslararası Sağlık Turizmi ve Turistin Sağlığı Hakkında Yönetmeliğin bu ihtiyacı tamamen karşıladığı bir yanılgıdan ibarettir. İlgili Yönetmelik, sadece sağlık turizmi kapsamında sağlık hizmet sunum standartlarını belirlenmesini, bu alanda faaliyet yürütecek olan sağlık kuruluşları ile aracı kuruluşlarının yetkilendirilmesi ve bu faaliyetlerin denetlenmesine ilişkin usul ve esaslarını düzenlemek amacıyla çıkarılmıştır. Yönetmelikte yer alan kavram ve tanımlar, sağlık turizmi ile ilgili görülebilecek diğer yasal düzenlemelerdeki tanım ve kavramlar ile çelişkiler içermekte olması, Yönetmelik ekindeki sağlık hizmet sunum standartlarının eksik tutulmuş olması; sağlık turizmi aracı kuruluşlarını doğrudan “A Grubu Seyahat Acentesi” olarak tanımlamış olması; yurt dışında kurulmuş aracı kuruluşun Türkiye’de faaliyet göstermesinin mümkün olup olmadığının belirsiz olması; tanıtım faaliyetleri ile ilgili Yönetmelik hükümleri ile sağlık sektöründe reklam yasağını öngören mevzuat arasında uyumsuzluğun bulunması; tıbbi müdahale ücretinin yabancı-yerli hasta açısından farklı tutulmasının eşitlik ilkesine aykırı olması, aradaki ücret farkının hastane hizmeti ve uzman hekime göre alınması gerekirken bu ayırımın yapılmamış olması gibi  bir çok yönden eleştiriye açıktır. Bu eleştirilere rağmen, Türk hukukunda sağlık turizmi için dünyada az örneğine rastlanan özel bir yasal düzenleme yapma çabasının bulunduğu, sektörün ihtiyaçları doğrultusunda ve standart ilkeler çerçevesinde yakın gelecekte ihtiyaç olan tüm konularda gereken yasal çalışmaların tamamlanacağı beklentisi ve inancı mevcuttur.

Sağlık turizmi sektöründe, tüm ilgililerin birbirini fark etmesi ve ahenk içinde görevlerini yerine getirmeleri gerekmektedir: “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için”…