Prof. Dr. Vasıf Hasırcı

Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, ODTÜ Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Merkezi Üyesi ve ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vasıf Hasırcı, klinikiletişim’in sorularını yanıtladı.

 “Atatürk döneminde çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanununda (1927) olduğu gibi, teknik özellikleri uyduğu sürece ‘hükümet, pahalı da olsa yerli fabrika ürünü tercih edecek’ yaklaşımının benimsenmesi gerekir”

“İthalata dayanarak al-sat işi yapmak çok daha kolay; temelde finansal koşullara bağlıdır. Ancak yerli bir ürünün hastalarımıza sunulabilmesi çok daha zorlu bir süreçtir. %80’in üstündeki kısmı ithalatla sağlanan medikal cihazların açığını kapamak özellikle de küresel etkileşimlerin çok hızlı ve yaygın olduğu günümüzde gittikçe de zorlaşıyor”

Akademik, sivil toplum örgütü ve medikal endüstri bağlamındaki faaliyetleriniz ekseninde sizi tanıyabilir miyiz?

Ben ülkemizde biyomalzemeler konusunda araştırma ve eğitim veren ve çalışmalarına 1980’lerde başlayan ilk öğretim üyelerindenim. Bu alan, insanların bozulan veya kaybolan doku ve organlarını yerine koyabilmek için çaba koyan temel bilimci, mühendis ve doktorların içinde yer aldığı disiplinlerarası bir alandır. Bunun son kullanıcısı doktorlar olmakla birlikte zincirin en önemli halkalarından biri araştırmaları yürüten üniversiteler, diğeri üretici olanlar yani medikal sektördür. Doktor ve hastalardan gelen istekleri kullanarak onlara uygun yeni ve gelişmiş ürünlerin üretilebilmesi böyle bir ortak çabanın sonucudur. Biz Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Derneği olarak bu alanın araştırıcılarını ve uygulayıcılarını bir araya getirmek, gençlerin deneyimlerini çalıştay ve konferanslarla artırmak, araştırma ve kariyer konusunda yol göstermek, ortaklaşma seçeneklerini üretmek, alandaki bilgi birikiminin paylaşılmasını yaygınlaştırmak, medikal sektör elemanları ile akademisyenleri buluşturmak, devlet ve sivil toplum kuruluşlarına bu alanda bilgi desteği vermek gibi rolleri dernek kuruluş tarihi olan 2008’den beri sürdürmekteyiz (www.biyomalzeme.org.tr). Ayrıca, ODTÜ içinde kurulmuş olan Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Araştırma Merkezi (BIOMATEN) içinde ileri düzeyde araştırmalarımıza devam ediyoruz.

Biyomalzemeleri dünya çapında, bilim, mühendislik ve tıp alanından araştırıcılar için heyecan verici bir alan olarak ifade ediyorsunuz. Bu kavramı okurlarımız için biraz açar mısınız?

Hedeflenmiş ilaç taşıyıcı
nano-mikrotanecikler

Biyomalzemeler, kısaca halk arasında “implant”, “yapay organ” ya da “protez” adlarıyla bilinen cihaz ve sistemlerin yapıldığı malzemelerin genel adıdır. Bundan 30 yıl önce plastik, seramik, metaller ya da alaşımlardan oluşan bu sistemler bugün doku mühendisliği ve rejeneratif tıp adlarıyla daha biyoloji ve tıp destekli bir alana dönüşmüştür. Bu alana nanoteknoloji, kimya ve biyolojinin büyük katkısı olmuştur. Amaç laboratuvarda doku ve organ üretebilmektir. Vücut içine yerleştirildiğinde zamanla eriyen ve yerini yeni oluşan normal dokunun aldığı sistemleri yapmak mümkündür. Bu sistemleri hastadaki doku kaybının biçim ve boyutlarında ve o hastanın kendi hücreleriyle birleştirerek üretebilmek bugün gerçekleşmiştir. Doğal olarak disiplinlerarası oluşu ile çok geniş bir alanı kapsamaya başlayan biyomalzemeler, vücut dokularını aynen taklit eden ürünleriyle hepimizi heyecanlandırmaktadır.

Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Derneği olarak medikal endüstri ile ilişkileriniz, çözüm önerileriniz, iş birlikleriniz nelerdir?

Dernek olarak işlevlerimizden biri de laboratuvarlarda geliştirdiğimiz ürünlerimizi hastaya taşıyan medikal endüstri ile iş birliği yapmaktır. Bu üretim zincirinin çok önemli bir parçasıdır. Ürünlerin hastalara uygulanabilmesi için yapılması gereken testler sayı olarak çok fazladır, pahalıdır ve çok emek istemektedir. Bunun dışında, medikal sektör ileri teknoloji ürünlerini temel müşterisi olan devlete (Sağlık Bakanlığı, hastaneler, özel klinikler, uluslarası benzeri kurumlar gibi) sağlamak için gerekli olan karmaşık bürokratik ve parasal zorlukları aşmakla uğraşmaktadır. İthalata dayananarak al-sat işi yapmak çok daha kolaydır, temelde finansal koşullara bağlıdır ancak yerli bir ürünün hastalarımıza sunulabilmesi yukarıda belirtildiği üzere çok daha zorlu bir süreçtir ve ülkemiz için çok önemli bir sorundur. %80’in üstündeki kısmı ithalatla sağlanan medikal cihazların açığını kapamak özellikle de küresel etkileşimlerin çok hızlı ve yaygın olduğu günümüzde gittikçe de zorlaşmaktadır. Bunun için Atatürk döneminde çıkarılan Teşvik-I Sanayi Kanununda (1927) olduğu gibi, teknik özellikleri uyduğu sürece “hükümet, pahalı da olsa yerli fabrika ürünü tercih edecek” yaklaşımının benimsenmesi gerekir.

Hangi çalışma alanları üzerinde yoğunlaşıyorsunuz? Türkiye’de sağlık endüstrinin kendi üretimlerini yapabilmesi noktasında iş birliği önerileriniz, yaratıcı çözümleriniz nelerdir?

3B yazıcıyla üretilmiş ve vücutta zamanla eriyecek olan hastaya özel plastik implant

Dernek üyelerimiz biyomalzeme ve doku mühendisliği alanının en güncel ve ileri konuları üzerinde ve dünyadaki araştırmalarla paralel düzeyde araştırma yapmaktadırlar. Araştırma konuları arasında hastaya özel implantların üretilmesi, hedefli ve kontrolu ilaç salım sistemlerinin yapımı, özel işlevsel gruplarla bezeli doku mühendisliği iskelelerinin oluşturulması, nanoboyutlu taneciklerin teranostik adı verilen hem tedavi hem de tanı işlemlerinde kullanmak üzere tasarlanması, biyomalzeme yüzeyleriyle hücrelerin etkileşiminin incelenmesi, mikroakışkan sistemler yoluyla tanı sistemleri ve doku modelleri geliştirilmesi ve hücre içeren hidrojeller ile doku basımı gibi konular bulunmaktadır.

Üniversite ve sanayi iş birliğinin arttırılması yönünde Türkiye sağlık sektörü nasıl olanaklar sunuyor? Hayata geçirilmesi gereken imkanlar sizce neler olmalıdır?

İmplant yüzeyinde hücrelerin yüzeye
tutunması

Medikal sektörle ilişkilerin artırılması hem iki tarafın hem de devletin çabasıyla olasıdır. Burada özellikle devletin oluşturduğu ve maalesef çok da iyi kullanıldığını düşünmediğim bazı teknopark şirketi kurdurma destekleri ve TÜBİTAK destekleri söz konusudur. Bir de medikal sektörün üretiminin teknolojik düzeyi ile araştırmaların teknolojik düzeyi arasında belirgin bir fark vardır. İleri düzeyde ürün aynı zamanda yüksek katma değerli olacağı için bu yöne ve ürünlerin hastalarda kullanımına olanak sağlayan insan deneylerine yani klinik testlere gidiş yolunda bürokratik ve parasal desteğin sağlanması gerekir. Bunların yanında ithal ürünlere, ki bunların üreticisi genellikle büyük uluslararası şirketlerdir, oranla yerel ürünlere alım süreçlerinde, vergi oranlarında, ödemelerde, gümrük ve fiyatlandırma konularında avantaj sağlayan desteklere gereksinim olduğunu düşünüyorum.

Güncel çalışmalarınız, projelerinize ilişkin bilgi verebilir misiniz?

Bizim çalışmalarımız şu anda ağırlıklı olarak laboratuvarda organ yapımı yani doku mühendisliği, kişiye özel implantlar, hedeflenmiş ilaç taşıyıcı sistemleri (kansere ve sedef hastalığına yönelik olarak), sinir kopmalarını tedavi amaçlı sinir yönlendiricisi dediğimiz yapılar üzerine yoğunlaşmıştır. Doku mühendisliğinde hedeflediğimiz dokular içinde kemik, menisküs, hastaya özel kemik implantı, deri ve bazı körlük tiplerini iyileştirebilmek için yapay kornea bulunmaktadır. Bunun dışında önemli bir araştırma alanımız hücrelerle biyomalzeme yüzeylerinin etkileşimidir. Bu çalışmanın sonucunda kanserli hücrelerin varlığını sıvı örneklerden hızla saptayabilecek bir çip sistemi üzerinde çalışmaktayız. Buradaki çalışmaların sonuçları patentlenmiş bulunmaktadır.

Bunlara ek olarak belirtilmesi gereken önemli bir nokta da 2011 yılında DPT tarafından bir Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Mükemmeliyet Merkezini (BIOMATEN) ODTÜ içinde kurmuş olmamızdır (www.biomaten.metu.edu.tr). ODTÜ bünyesinde Rektörlüğe bağlı Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak yer alan Merkez halen Kalkınma Bakanlığı (DPT) projesiyle desteklenmektedir. Merkezimiz, ileri düzeyde araştırmalar yürütmek, akademik ve medikal sektör elemanlarının konu ile ilgili analiz taleplerini olanakları çerçevesinde yerine getirmek, resmi ve sivil kurumlara alanımızla ilgili öneri, bilgi ve danışmanlık desteği sağlamak gibi görevleri sürdürmektedir.

Merkez ve Dernek üyeleri Biyomedikal Bilim ve Teknoloji Sempozyumları olarak 1994’ten beri yürütülmekte olan ve zamanla uluslararası düzeyde sürdürülmeye başlayan bilimsel toplantılara destek vermekte ve bazı yıllarda da düzenlemektedir.

En büyük isteğim, sağlık alanında ileri teknoloji ürünü medikal ürün, cihaz ve sistemlerin ülkemizde de üretilebilmesi ve hastalarımıza ulaşabilmesidir.