Sağlık Bakanlığı Aile Diş Hekimliği Uygulaması Başlatıyor

bakan butce

Sağlık Bakanı Koca: “Önümüzdeki yıl için 55’i hastane olmak üzere toplam 150 yeni sağlık tesisinin açılışını yapacağız. Şehir hastanelerimizi Sağlık Akademisi çatısı altında akademik yapıya kavuşturma çalışmalarımız devam ediyor. 12 şehir hastanemizin yapımı ise devam etmektedir”

Sağlık Bakanlığı 2024 yılı bütçesi TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Sağlık bakanı Fahrettin Koca, yaptığı sunumda, şu bilgileri verdi:

“977’si hastane, 8 bin 157’si aile sağlığı merkezi ve farklı işlevleri olan kurumlarla Bakanlığımıza bağlı yaklaşık 15 bin sağlık kurumu bulunmaktadır. Yatak sayısı 171 bin 932’ye yükselmiştir. Yeni atamalarla toplam hekim sayısı 205 bini geçmiştir. Bu hekimlerin 104 bini uzmandır. Hemşire ve ebe sayımız bugün için 310 bine ulaşmıştır”.

Sağlık Bakanı Koca: “Hatay, Malatya ve Kahramanmaraş illerimizde de şehir hastaneleri yapmak için proje çalışmalarına başladık”

Deprem Bölgesine Şehir Hastaneleri Yapılacak

Samandağ Devlet Hastanesi, Arsuz Devlet Hastanesi, Hassa Devlet Hastanesi ve Belen Devlet Hastanesi’ni bu dönemde hizmete açtıklarını anımsatan Koca, “İskenderun Devlet Hastanesi de hizmete hazır durumda, 2 hafta içinde burayı da hizmete açmış olacağız. Hatay- Antakya, Erzin, Altınözü, Payas, Gaziantep-Oğuzeli, Nurdağı, Kahramanmaraş-Merkez, Nurhak, Türkoğlu ve Adıyaman Çelikhan’da toplam 1588 yatak kapasitesine sahip 10 acil durum hastanelerimizle Mart 2024 tarihi itibarıyla vatandaşlarımıza hizmet sunmayı hedefliyoruz. Bununla birlikte Hatay, Malatya ve Kahramanmaraş illerimizde de şehir hastaneleri yapmak için proje çalışmalarına başladık” şeklinde konuştu.

“8 bin 855 Hekimimiz Açıktan Atamayla Kamuya Döndü”

Beyaz Reform çalışmalarına ilişkin konuşan Bakan Koca, “Bu adımları takiben geçen 1 yıllık sürede Beyaz Kod sayısı 1 milyon başvuruda ortalama 23’ten 17’ye düştü. Geçen ay yine bu sayı 1 milyonda 12’ye indi. Yapılan düzenlemeler sayesinde, bakanlığımıza bağlı sağlık kurumları artık daha cazip bulunduğu için 8 bin 855 hekimimiz açıktan atamayla kamuya döndü. 32 bin ilave tıbbi sekreter istihdamı ile hekimlerin hastalarına daha fazla ve daha nitelikli zaman ayırmalarını sağladık.”

“Gri Kod Uygulamasını Pilot Olarak Başlattık”

Sağlık çalışanları üzerinde baskı oluşturan şiddet endişesi ve şiddet olaylarına karşı çıkarılan yasaların yanında yeni tedbirler alındığını da bildiren Koca, şöyle devam etti:

“Sağlıkta Şiddete Karşı Eylem Planı’nı hazırladık. Şiddet riski karşısında önceden önlem almak üzere Gri Kod uygulamasını pilot olarak başlattık, Gri Kod Acil Çağrı Mobil Uygulaması pilot uygulamada devreye alındı.”

12 Şehir Hastanesinin Yapımı Sürüyor

Koca, son 20 yılda 757 hastane binasını, 2 bin 753 birinci basamak sağlık tesisini tamamlayarak hizmete sunduklarını belirterek, Aile Sağlığı Merkezi, Sağlıklı Hayat Merkezi ve Toplum Sağlığı Merkezi gibi toplam 1070 birinci basamak yatırımının devam ettiğini söyledi.

İnşaatı devam eden 144, ihale aşamasında 73, proje ve arsa aşamasında 195 olmak üzere toplamda 412 hastane yatırımının bulunduğunu dile getiren Koca, “Önümüzdeki yıl için 55’i hastane olmak üzere toplam 150 yeni sağlık tesisinin açılışını yapacağız. Şehir hastanelerimizi Sağlık Akademisi çatısı altında akademik yapıya kavuşturma çalışmalarımız devam ediyor” ifadesini kullandı.

Bu yıl kamu özel iş birliği modeliyle Kocaeli, İzmir ve Gaziantep şehir hastanelerinin yapımının tamamlanmasıyla, 17 şehir hastanesinin 28 bin yatak kapasitesiyle sağlık hizmeti vermeye başladığına dikkati çeken Koca, “Toplam yatak kapasitesi 15 bini bulan 12 şehir hastanemizin yapımı ise devam etmektedir” diye konuştu.

Sağlık Bakanı Koca: “Yakın zamanda hızla tüm ülkeye yaygınlaştıracağımız aile diş hekimliği uygulamamız ile vatandaşlarımızın ağız ve diş sağlığını koruma konusunda önemli bir adım atmış olacağız”

Aile Diş Hekimliği Ülke Genelinde Yaygınlaştırılacak

27 binden fazla birimde aile hekimi ve aile sağlığı çalışanı ile ülke genelinde 8 bini aşkın noktada vatandaşların sağlığını korumak ve geliştirmek için hizmet verdiklerini ifade eden Koca, “2022 yılına göre aile hekimliğinde muayene sayımız yüzde 31 oranında arttı. Yakın zamanda hızla tüm ülkeye yaygınlaştıracağımız aile diş hekimliği uygulamamız ile vatandaşlarımızın ağız ve diş sağlığını koruma konusunda önemli bir adım atmış olacağız.” dedi.

Aşılama konusunda ısrarlı politikayı sürdürme kararlılığında olduklarını dile getiren Koca, “Nüfus büyüklüğüne oranla aşılama başarısında dünyadaki liderliğimizi koruyoruz” ifadelerini kullandı.

Koca, Aralık 2021 itibarıyla başlatılan “Evlilik Öncesi SMA Taşıyıcı Tarama Programı” çerçevesinde 1 milyon 100 bini aşkın kişiye tarama yapıldığı bilgisini verdi.

Yenidoğan tarama programına SMA’yı da eklediklerini bildiren Koca, bugüne kadar 1 milyon 400 bin bebeğin taramadan geçirildiğini belirtti.

Koca, bağımlılıkla mücadelenin aynı hızla devam ettiğini aktararak, Bağımlı Hastalar İçin Rehabilitasyon Projesi kapsamında hizmet veren BAHAR merkezlerinin ardı sıra hizmete açıldığını söyledi.

Acil sağlık hizmetleri istasyonu sayısının 3 bin 393’e, ambulans sayısının ise 5 bin 986’ya ulaştığını anlatan Koca, bu yıl içinde 5 milyon hastanın naklini gerçekleştirdiklerini kaydetti.

“Kök Hücre Ürünlerini Yurt İçinden Karşılama Oranımız Yüzde 90”

2023 yılının 8 ayında 3 bin 75 hastaya uzaktan sağlık kurulu raporu düzenlenmesini sağladıklarını dile getiren Koca, “Engelli olmaları, yaşlı ve kronik hastalıkları nedeniyle eve, yatağa ve cihaza bağımlı olan vatandaşlarımızın, ihtiyaç duydukları tıbbi hizmetlere erişimlerini kolaylaştırıyoruz. Yeni kurulan Sağlıklı Yaş Alma Merkezleri, 3 ay gibi kısa bir sürede 69 ilimizde 464 sağlık tesisinde faaliyete başladı. Yıl sonuna kadar, 81 ilde hizmete ihtiyaç duyan 80 yaş ve üstü büyüklerimize bu imkanı sunmayı hedefliyoruz. Organ bağışını artırmaya yönelik çalışmalarımız sürerken bir yandan da bağışlanan donör organlarının kullanım oranının artırılması amacıyla çeşitli projeler üzerinde çalışıyoruz.

Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi, faaliyete geçtiği 2015 yılından bugüne kadar gönüllü bağışçı sayısını 1 milyonun üzerine çıkardı. Ülkemizde nakil olan hastaların kök hücre ürünlerini yurt içinden karşılama oranımız yüzde 90’dır.”

Koca, 2023-2028 yıllarını kapsayan Nadir Hastalıklar Sağlık Strateji Belgesi ve Eylem Planı çerçevesinde, Çok Disiplinli Çocuk ve Genç Ruh Sağlığı Hizmet Merkezleri açmaya başladıklarını belirterek, interaktif video temelli otizm taraması kapsamında 2 milyon 381 bin çocuğa ulaştıklarını bildirdi.

“Healthtürkiye” Markası

Türkiye’nin sağlık sistemini ve uluslararası sağlık hizmeti veren tüm kuruluşlarını, “HealthTürkiye” markası ile daha güçlü bir şekilde dünyaya tanıttıklarını anlatan Koca, “Dostluk hastanelerimizle her zaman ihtiyacı olanın yanındayız. İnsani yardım hastanelerimiz bölge halkının yaralarını sarmaya devam ediyor.

Bakan Koca, e-Nabız kişisel sağlık kaydını 72 milyondan fazla vatandaşın kullandığını anlatarak, birçok dijital uygulamaya ilave olarak Gri Kod Acil Çağrı uygulamasını da pilot olarak başlattıklarını anımsattı.

Sağlık Bakanı Koca: “Tıbbi cihaz sektöründe son 5 yılda tıbbi cihaz işletme sayısı yüzde 70’den fazla artmış, yaklaşık 13 bin olan işletme sayısı 23 binin üzerine çıkmıştır”

“İlaçların Kutu Bazında Yüzde 90’ını Ülkemizde Üretiyoruz”

Bakanlığın bağlı kuruluşu olan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun (TİTCK), Ekim 2023 itibarıyla Dünya Sağlık Örgütünün ölçütlere uygunluğunu onayladığı Ulusal İlaç Otoriteleri arasındaki yerini aldığını aktaran Koca, bu gelişmeyle Türkiye’de üretilen aşıların, Dünya Sağlık Örgütünün onayladığı ürün listelerine girebilmesinin önünün açıldığını belirtti.

TİTCK’nın Uluslararası İlaç Denetim Birliğine üye olmasıyla birlikte, Türkiye’de ilaç üretimi yapan tesislerin uluslararası alanda da tescillenmiş olacağına işaret eden Koca, “Bu üyelikle, ilaç ihracatımızın artması ve ülkemizde üretilen ilaçların dünya pazarına açılmasının önündeki teknik engellerin ortadan kaldırılmasında oldukça önemli bir adım atılmıştır. Vatandaşlarımız tarafından kullanılan ilaçların kutu bazında yüzde 90’ını, değer bazında ise yaklaşık yüzde 57’sini ülkemizde üretiyoruz. Tıbbi cihaz sektöründe ihracat miktarımızı artırmak amacıyla çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. 2023 yılının ilk 6 ayında ülkemizin ihracatına 604 milyon dolar katkı sağladık.

Tıbbi cihaz sektöründe son 5 yılda tıbbi cihaz işletme sayısı yüzde 70’den fazla artmış, yaklaşık 13 bin olan işletme sayısı 23 binin üzerine çıkmıştır. Bakanlığımızın bağlı kuruşlarından biri olan Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) sağlık bilimleri ve teknolojileri alanında yerlileşme ve millileşme kapsamında yenilikçi çalışmalara öncülük etmekte, araştırmacılarına bilimsel, teknik ve mali destek sağlamaktadır.”

Sağlık Bakanı Koca: “Hıfzıssıhha Türkiye Aşı ve Biyoteknolojik Ürün Araştırma ve Üretim Merkezinin inşası devam ediyor. Hıfzıssıhha faaliyete geçtikten sonra aşı ve biyoteknolojik ürün çalışmalarımız daha da hızlanacak. Bağışıklama programımızdaki aşıların yüzde 86’sı Hıfzıssıhha’da üretilecek”

Aşıların Yüzde 86’sı Hıfzıssıhha’da Üretilecek

Sağlık bilim ve teknolojilerinde daha ileriye gidebilmek için TÜSEB tarafından 847 AR-GE Projesi’nin 356 milyon TL bütçe ile desteklendiğini belirten Koca, “Geçen yıl müjdesini verdiğim Hıfzıssıhha Türkiye Aşı ve Biyoteknolojik Ürün Araştırma ve Üretim Merkezinin inşası devam ediyor. Hıfzıssıhha faaliyete geçtikten sonra aşı ve biyoteknolojik ürün çalışmalarımız daha da hızlanacak. Bağışıklama programımızdaki aşıların yüzde 86’sı Hıfzıssıhha’da üretilecek” bilgisini verdi.

Sağlık Bakanı Koca: “Ankara’da proje çalışmalarına başladığımız 480 diş üniteli Ağız ve Diş Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, alanında dünyanın en kapsamlı ağız ve diş sağlığı tesisi olmaya aday bir yapıya sahip olacak”

Ankara’da 480 Diş Üniteli Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi

Sağlık alanındaki reformlar kapsamında hizmete giren şehir hastanelerinin, uluslararası tanınırlığı olan birer eğitim, araştırma ve sağlık araştırmaları üssü olacağını belirten Koca, “Ankara’da proje çalışmalarına başladığımız 480 diş üniteli Ağız ve Diş Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, alanında dünyanın en kapsamlı ağız ve diş sağlığı tesisi olmaya aday bir yapıya sahip olacak.

“Hücre ve Gen Terapisi Hastanesi Kuruyoruz”

Bununla birlikte İstanbul ve İzmir illerimizde ağız ve diş sağlığı eğitim ve araştırma hastaneleri kurulması için de planlamalarımızı yapıyoruz.” dedi. Koca, sözlerine şöyle devam etti:

“Nadir Hastalıklarla ilgili SMA, Duchenne Muskuler Distrofi, ALS ve diğer nöromüsküler hastalıkları olan insanlarımız, yavrularımız için nöromüsküler hastalıklar hizmet birimlerini ülke genelinde yaygınlaştırdıktan ve Nadir Hastalıklar Ulusal Kayıt Sistemi’ni hayata geçirdikten sonra şimdi de Hücre ve Gen Terapisi Hastanesini kuruyoruz. Bu haber, öyle sanıyorum ki büyük umutlar içeren bir haberdir.

Stratejik öneme sahip, yerli ve milli aşı, ilaç ve tanı kit üretiminde altyapı sağlayacak Ulusal Genetik Veri tabanını kurarak hayata geçiriyoruz. Doğrudan vatandaşımıza yönelik yapay zeka destekli sağlık uygulamaları ile hastalara kendi durumlarını daha yakından izleme ve yönetme imkanı sağlayacağız.”

Hoş geldin 2024!

sayi 29

Sağlık, mutluluk ve başarı dilekleriyle karşıladığımız 2024 yılı, sağlık sektörü için yeni dijital açılımların heyecanıyla başladı. Yapay zeka ve büyük veri analizi etkin ve kamu yararına kullanıldığı takdirde hastalar için daha etkili ve hızlı tedavi sonuçları anlamı taşıyor. 2023’ün son aylarında düzenlenen HIMSS+ Eurasia Sağlık Teknolojileri Konferansı ve Fuarında Dijital Teknolojiler, sağlık Ekosistemi, Yeni Sağlık Hizmeti Modelleri, değer bazlı geri ödeme modelleri, Kişiselleştirilmiş Sağlık Hizmetleri, koruyucu sağlık hizmetleri gibi sağlığa bütüncül yaklaşım modelleri, sanal hastanecilik, giyilebilir teknolojiler üzerine konuşuldu.

Dijitalleşmenin Getirdiği Sorunlar

Dijitalleşmenin getirdiği sorunlara dikkat çekilen oturumlarda; sağlık hizmetlerinde dijital teknolojilerin kullanılmaya başlanması ile birlikte hasta hakları, teknolojilere erişim, karar vermede risk transferi, gereksiz medikalizasyon veya ikincil kullanımlar, verilerin mülkiyeti ile ilgili olarak oluşabilecek sorunlar da dile getirildi.

Gelir Eşitsizliği Artıyor

2024 yılı hem sağlık hizmeti satın alanlar hem de hizmet sunanlar açısından ekonomik sorunlarla dolu olacağa benziyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından hazırlanan yeni rapora göre, yüksek ve düşük gelirli ülkeler arasında önemli farklılıklar görülmeye devam ediyor. 2023 yılında iş açığı oranı yüksek gelirli ülkelerde yüzde 8,2 düzeyindeyken, düşük gelirli ülkelerde bu oran yüzde 20,5 olarak gerçekleşti. Benzer şekilde, işsizlik oranı da 2023’te yüksek gelirli ülkelerde yüzde 4,5 seviyesinde kalırken, düşük gelirli ülkelerde yüzde 5,7 düzeyinde gerçekleşti. Raporda, gelir eşitsizliğinin de arttığı konusunda uyarıda bulunuluyor ve reel harcanabilir gelirdeki düşüşün “toplam talep ve daha sürdürülebilir bir ekonomik toparlanma bakımından kötüye işaret ettiği” belirtiliyor.

Kişi Başına Düşen Sağlık Harcaması Yıllık 3 bin dolar

2024 Sağlık Bakanlığı bütçesini değerlendiren TTB, Sağlık Bakanlığı 2024 yılı bütçesinden çalışan giderleri ve sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi gideri ödemeleri çıkartıldığında, bir yıl boyunca kişi başına yalnızca yaklaşık 3 bin 248 TL ya da 115 ABD doları düştüğünü açıkladı. Hesaplamaya hizmet kapsamına alınmış göçmen ve mülteciler de dahil edilse söz konusu kişi başına sağlık hizmeti için ayrılan miktarın daha da düşük olduğu ayrıca ifade edildi.

Koruyucu Sağlık Hizmetlerine Bütçe Çok Düşük

Yine Sağlık Bakanlığı 2024 yılı bütçesinin yalnızca %28’inin (202 milyar 463 milyon 783 bin TL) koruyucu sağlık hizmetleri için ayrıldığına dikkat çekildi.

HPV Aşısı Programa Dahil Değil

Bakanın bir yılı aşkın bir süredir aşılama programına alacağını haber vermiş olmasına karşın, rahim ağzı kanseri için koruyucu olan, HPV aşısının programa hâlâ dahil edilmediği anımsatıldı.

Sayı: 29

sayi 29

AstraZeneca | Atama

nejla erdinc

2007 yılından bu yana AstraZeneca Türkiye’de görev yapan Nejla Erdinç, şirketin Ülke Finansal Kontrolörü görevine atandı.
Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’nden 2005 yılında mezun olan Nejla Erdinç, kariyerine aynı yıl ZetFarma şirketinde İK Yöneticisi olarak başladı. 2007 yılında AstraZeneca Türkiye’ye katılan Erdinç, 2013 yılında Serbest Muhasebeci Mali Müşavir unvanını alarak AstraZeneca finans ekibinde sırasıyla Uzman, Yönetici ve son olarak Finansal Kontrolör görevlerini üstleniyordu.
Nejla Erdinç bundan sonraki kariyerine AstraZeneca Türkiye’de Ülke Finansal Kontrolörü olarak devam edecek.

AstraZeneca Türkiye’den Meme ve Yumurtalık Kanserleri Online Risk Analizi

Her 7 kadından yaklaşık 1’ine yaşamları boyunca meme kanseri teşhisi konuyor. Meme kanseri, erken bir aşamada tespit edilirse iyileşme şansı yüksek

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği, AstraZeneca Türkiye’nin koşulsuz desteği ile meme ve yumurtalık kanseri hakkında toplumu bilgilendirmek amacıyla “Kontrol Sende Cevabı Gende” internet platformunu hayata geçirdi. Oyuncu ve heykeltıraş Arzum Onan’ın da elçiliğini yaptığı proje kapsamında yayına alınan cevabigende.com adresinde yer alan anketler ile kadınlar meme ve yumurtalık kanseri risk faktörlerine sahip olup olmadıklarını öğrenebiliyor. Web sitesinde ayrıca toplumu bu kanser türlerinin önemi konusunda bilgilendiren çarpıcı verilere de yer veriliyor.

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD), tüm dünyada en sık görülen ve en ölümcül kanser çeşitleri arasında yer alan meme ve yumurtalık kanserlerine karşı farkındalığı artırmak için AstraZeneca’nın koşulsuz desteği, oyuncu ve heykeltıraş Arzum Onan’ın elçiliğinde “Kontrol Sende Cevabı Gende” platformunu hayata geçirdi. cevabigende.com adresinden ulaşılabilen web sitesindeki anketleri dolduran ziyaretçiler, meme ve yumurtalık kanseri riski taşıyıp taşımadıklarına ve bu risk faktörlerinin hangilerine maruz kaldıklarına dair fikir edinebiliyorlar. Doldurdukları anketler sonucunda bu kanserlerin risklerine dair bilgilendirilen ziyaretçiler, sonrasında risk faktörlerinin azaltılabilmesine yönelik önerilerin bulunduğu kaynaklara yönlendiriliyorlar. Sitede her iki kansere dair belirtiler, risk faktörleri, yaygınlık gibi yararlı bilgilerin yanı sıra sıkça yöneltilen soruların yanıtları da yer alıyor.

Dünyada En Sık Teşhis Edilen Kanser Meme Kanseri

Sitede paylaşılan verilere göre dünya genelinde meme kanseri, en sık teşhis edilen kanser türü olarak görünüyor.[2] Meme kanseri teşhisi konan kadınların çoğu 50 yaşın üzerinde, ancak daha genç kadınlar da meme kanserine yakalanabiliyor. Her 7 kadından yaklaşık 1’ine yaşamları boyunca meme kanseri teşhisi konuyor. Meme kanseri, erken bir aşamada tespit edilirse iyileşme şansı yüksek.[3] Bu nedenle, kadınların memelerinde herhangi bir değişiklik olup olmadığını düzenli olarak kontrol etmeleri ve her değişikliği her zaman bir hekime muayene ettirmeleri büyük önem taşıyor.2

Kadınlarda En Sık Görülen 7. Kanser Yumurtalıkta

Yumurtalık kanserleri ise dünyada kadınlarda en sık görülen 7. kanser ve yılda 314 bin kadına yumurtalık kanseri tanısı koyuluyor.[4] Gelişmiş ülkelerde her 100 bin kadının 7’sinde, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde ise 6’sında yumurtalık kanseri görülüyor. Başka bir açıdan bakıldığında 40 yaş üzerinde her 100 kadının 1,4’üne yumurtalık kanser tanısı koyuluyor.3 Yumurtalık kanserlerinin en önemli özelliği bunların yüzde 70-75’inin tanı koyulduğu zaman ileri evrelerde olması. Ayrıca yumurtalık kanseri üreme organı kanserleri içinde en ölümcül olanı ve tüm üreme organ kanserlerine bağlı ölümlerin yarısından fazlası bu kansere bağlı.3

Bilgili Olmak Erken Tanıda Avantaj Sağlıyor

Prof. Dr. Nuri Karadurmuş: “Çalışmalar 50 yaş üzerinde olan kadınlarda meme kanseri görülme sıklığının, 50 yaş altında olan kadınlardan 4 kat daha fazla olduğunu söylüyor.[1] Ailede birinci derece yakınlarında meme kanseri olan kişilerde, meme kanserine yakalanma olasılığı, ailesinde meme kanseri olmayan kadınlara göre 2 kat daha fazla”

Projenin tanıtım toplantısında konuşan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı ve Gelecek Başkanı Prof. Dr. Nuri Karadurmuş, meme kanserine dikkat çektiği konuşmasında, “Çalışmalar 50 yaş üzerinde olan kadınlarda meme kanseri görülme sıklığının, 50 yaş altında olan kadınlardan 4 kat daha fazla olduğunu söylüyor.[5] Ailede birinci derece yakınlarında meme kanseri olan kişilerde, meme kanserine yakalanma olasılığı, ailesinde meme kanseri olmayan kadınlara göre 2 kat daha fazla.4  Rakamların da gösterdiği üzere Türkiye ve dünya için büyük bir sağlık problemi oluşturan meme kanseriyle mücadele kritik önemde. Meme ve yumurtalık kanserine karşı bilgiyi daha erişilebilir kılmak ve toplumda bu kanserler hakkında farkındalık oluşturmak adına büyük bir adım olan ‘Kontrol Sende Cevabı Gende’ projesini sayın Arzum Onan elçiliğinde ve AstraZeneca Türkiye’nin koşulsuz desteğiyle hayata geçirdik. Meme ve yumurtalık kanserleri hakkında bilgi sahibi olmak erken tanı açısından da büyük bir avantaj sağlıyor. Bu platform ile kadınları meme ve yumurtalık kanserleri hakkında bilgilendirmeyi ve bilinçlendirmeyi hedefliyoruz. Bu platform, kadınları doğru bilgilerle donatmanın yanı sıra meme ve yumurtalık kanserinde kendi risk faktörlerini öğrenebilecekleri kapsamlı anketler de içeriyor. Bu anketler, kadınların risk faktörlerini anlamalarına ve gerekirse kontrolü ele alarak bazı risk faktörlerini hayatlarından çıkarma kararı vermelerine de yardımcı oluyor” dedi.

Dünyada Yılda 314 Bin Kadın Yumurtalık Kanseri Tanısı Alıyor

Doç. Dr. Gökşen İnanç İmamoğlu: “Dünyada yılda 314 bin kadına yumurtalık kanseri tanısı koyuluyor, bu kadınların 207 bini bu hastalıktan dolayı ölüyor. Peki bu konuda ne yapabiliriz? Burada ilk iş elbette kadınlara düşüyor: Kontrolü ele almak”

Konuşmasında yumurtalık kanseri hakkında ilgi çekici bilgilere değinen Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Gökşen İnanç İmamoğlu “Vücuttaki her hücrenin düzenli bir çoğalma veya bölünme düzeni var. Bu bölünme düzeni hücrelerin genetik kontrolü altında. Çeşitli nedenler ile bölünmeyi önleyen genlerin etkisinin azalması ve bölünmeyi artıran genlerin etkisinin artması hücrelerin kısa zamanda çok sayıda kontrolsüz çoğalmasına neden oluyor.3 Kontrolsüz çoğalma sonunda tümöre ait kitleler meydana geliyor ve kaynaklandığı organın yapısını bozuyor.3 Bu durum kanser olarak tanımlanıyor. Eğer kanser yumurtalıklarda görülüyorsa buna yumurtalık kanseri diyoruz. Yumurtalık kanseri dünyada kadınlarda en sık görülen 7. kanser ve en çok ölüme neden olan kanserler arasında da 8. sırada.[6] Dünyada yılda 314 bin kadına yumurtalık kanseri tanısı koyuluyor, bu kadınların 207 bini bu hastalıktan dolayı ölüyor.6Peki bu konuda ne yapabiliriz? Burada ilk iş elbette kadınlara düşüyor: Kontrolü ele almak. Biz de ‘Kontrol Sende Cevabı Gende’ projesini bu vizyonla oluşturduk. Bu projeyle, meme ve yumurtalık kanseriyle mücadelede yeni bir sayfa açıyoruz. Bilgiye dayalı, farkındalığı artırıcı ve bu kanserler hakkında kontrole teşvik ederek “kontrol sende” dediğimiz bu proje kapsamında; meme ve yumurtalık kanseri ile ilgili bilgi kaynağı sunan cevabigende.com web sitesini hayata geçirmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Platform ile kadınları sağlıkları üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmaya ve anketler aracılığıyla risk faktörleri hakkında bilgi sahibi olmaya çağırıyoruz. Meme ve yumurtalık kanserine karşı kadınlarla omuz omuza duran herkese gönülden teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.

Yenilikçi Hedefe Yönelik Tedavilerdeki İlerlemeler

AstraZeneca Uluslararası Bölge Onkoloji Başkanı Ti Hwei How ise proje hakkında, “Meme kanseri sadece 2020 yılında 2,3 milyondan fazla vaka ile dünyada en çok teşhis edilen kanser ve önde gelen ölüm nedenlerinden biri.[7] Bu yükün 2040 yılına kadar yılda 3 milyondan fazla yeni vakaya ve bir milyondan fazla ölüme ulaşacağı tahmin ediliyor. 7 Tüm jinekolojik kanserler arasında en yüksek ölüm oranına sahip olan yumurtalık kanseri de önemli bir sağlık sorunu.[8] Yumurtalık kanserinin bu kadar zorlu olmasının nedenlerinden biri belirtilerin tespit edilmesinin zor olması. Yumurtalık kanseri hastalarının üçte ikisi, hastalık yayıldıktan sonra geç bir aşamada teşhis ediliyor ve bu da tedaviyi zorlaştırıyor.[9] Ancak iyi haberler de var; tarama, erken teşhis ve yenilikçi hedefe yönelik tedavilerdeki ilerlemeler sayesinde bu kanser türlerine yakalanan kişiler daha uzun süre hayatta kalabiliyor. AstraZeneca’nın hedefi de meme ve yumurtalık kanserleri de dahil olmak üzere kanserin bir ölüm nedeni olarak ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak. Bu hedefe ulaşmak için hastalığın tüm türleri ve evrelerinde karşılanmamış ihtiyaçları ele almaya, meme ve yumurtalık kanseri olan tüm hastaların tedavilerini almalarını sağlayacak çözümler üretmeye odaklanıyoruz. Bu kapsamda bu önemli kanser türlerine ilişkin farkındalığı artırmak ve daha da önemlisi harekete geçme çağrısında bulunmak için burada bulunmaktan mutluluk duyuyorum.” açıklamasında bulundu.

“Kanser ile mücadelede başarıya giden yol iş birliklerinden geçiyor”

AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış da “Kanser, insanların hayatını değiştiren ve çoğu zaman yaşam kalitelerini sınırlayan bir hastalık. AstraZeneca olarak biz de kanseri ve tüm zorluklarını anlayabilmek adına bilimsel gelişmeleri takip ederek yaşam değiştiren tedavileri keşfediyor, geliştiriyor, sağlığın hizmetine sunuyoruz. 40 yılı aşan süredir ürettiğimiz kanser ilaçlarıyla hastaların yaşam süresini uzatırken kanser tedavisi alanında hastaların hayatında değer yaratmak için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeyi amaç ediniyoruz. Bu yaklaşımla yaptığımız yatırımlar neticesinde Türkiye’de yürüyen klinik araştırmalara son iki yılda 420 milyon TL’den daha fazla yatırım gerçekleştirdik. Türkiye’de yürüttüğümüz çalışmalardan yüzde 73’ü kanser tedavi alanında. Tabii bu ciddi hastalığı önlemek için yapılan çalışmaları artırmak ve bu alanda bilinçlendirme çalışmaları yapmak da büyük önem taşıyor. Kanser hastalıklarıyla ilgili insanların hayatlarında anlamlı bir fark yaratmak ve farkındalık sağlamak için başarıya giden yolun birliktelikten doğduğuna inanıyoruz. Bu nedenle dernekler, akademik kurumlar, teknoloji firmaları ve bilim insanlarıyla birçok iş birlikleri gerçekleştiriyoruz. Değerli paydaşlarımızdan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği ile bu yeni iş birliğimizde de bir kez daha yan yana olmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi.

“Her Rakam Bir Yaşamı Temsil Ediyor”

Meme ve yumurtalık kanserleri ile ilgili farkındalık çalışmalarına destek vermek amacıyla proje elçiliğini yapan oyuncu ve heykeltıraş Arzum Onan da konuyla ilgili şunları söyledi: “Türk Tıbbi Onkoloji Derneği’nin, AstraZeneca Türkiye’nin koşulsuz desteği ile hayata geçirdiği bu projeyi, dünya çapında sayısız kadının ve ailenin hayatını etkileyen meme ve yumurtalık kanserlerine karşı ortak mücadelemize umut olacak önemli bir adım olarak görüyorum. Şunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Bu platformdaki verilerin her biri sadece sayılardan ibaret değil. Bir anne, bir kız, bir kız kardeş, arkadaş, hala, teyze… Her rakam bir yaşamı temsil ediyor. Elçiliğini yapmaktan onur ve mutluluk duyduğum bu platform ile bu hastalıklarla mücadele yolculuğunda, umudun ışığını birlikte yakacağımıza inanıyorum. Bu platform üzerinden kadınların sadece bilinçlenmesine destek vermekle kalmıyor aynı zamanda onları sağlıklarının ve kaderlerinin kontrolünü ellerine almaya da davet ediyoruz. Platformumuz hem bir web sayfası ve bilgi platformu hem de bir umut kaynağı ve harekete geçme çağrısıdır. Tüm kadınları platformumuzu ziyaret ederek bu hastalıklarla ilişkili riskleri taşıyıp taşımadıklarını öğrenmeye davet ediyorum.”

Meme ve yumurtalık kanserine sebep olabilecek risk faktörlerini ve bu faktörlerden hangilerine sahip olduğunuzu öğrenebileceğiniz platforma www.cevabigende.com adresi üzerinden ulaşabilirsiniz.


[1] https://www.memekanseri.org.tr/meme-sagligi/meme-kanseri-risk-faktorleri/ (Erişim tarihi: 21 Haziran 2023)
[2] https://gco.iarc.fr/today/data/factsheets/cancers/20-Breast-fact-sheet.pdf (Erisim tarihi: 17.06.2023)
[3] https://www.nhs.uk/conditions/breast-cancer/ (Erişim tarihi: 17.06.2023)
[4] https://www.trsgo.org/files/toplum-icin/yumurtalik-kanserini-anlamak.pdf
[5] https://www.memekanseri.org.tr/meme-sagligi/meme-kanseri-risk-faktorleri/ (Erişim tarihi: 21 Haziran 2023)
[6] Global Cancer Incidence, Mortality and Prevalence (GLOBOCAN) 2020
[7] https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/breast-cancer
[8]https://www.cdc.gov/cancer/ovarian/statistics/index.htm#:~:text=Ovarian%20cancer%20is%20the%20second,of%20the%20female%20reproductive%20system
[9]https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36672356/#:~:text=Over%20two%20thirds%20of%20ovarian,carboplatinum%2Dpaclitaxel%2Dbased%20chemotherapy

Bahçeşehir Üniversitesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi Açıldı

Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, İstanbul Beşiktaş’ta hizmete açıldı. Akademik uzman kadro, yeni teknoloji cihazlar, yapay zeka ve dijital hekimlik uygulamalarıyla faaliyet gösterecek hastanenin sağlık turizmine de önemli katkı yapması hedefleniyor.

bau agiz ve dis sagligi hastanesi acildi 02

Törende konuşan BAU Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel, Bahçeşehir Üniversitesi olarak ağız ve diş sağlığı sektöründe önemli bir yatırım gerçekleştirdiklerini söyledi. Bugün açılışını yapılan hastanenin Türkiye için bir kazanım olduğunu belirten Yücel “Son teknoloji cihazlarla donatılan ve akademik uzman kadrosuyla hizmete başlayacak olan BAU Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, ülkemize armağanımız olduğu gibi sağlık turizminde de yer edinip dünyanın çeşitli ülkelerinden hastaları ağırlayacak. Biz burada, nitelikli bilim insanlarını ve sağlık sektörünün önemli aktörlerini bir araya getirecek olmanın heyecanını da yaşıyoruz. Akademik uzman kadromuz da her hastayla kendi yakınıymış gibi ilgilenecek. Çünkü eğitim de sağlık da etkili iletişim, özveri, emek ve empati ister. Buraya gelen her hasta önce kendisini iyi ve güvende hissedecek, sonra da gönül rahatlığıyla tedavisine devam edebilecek. Cumhuriyet’in 100. Yılında Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerini tekrar etmekle değil, eyleme geçmekle izinden yürüyoruz. Bu hastane eyleme geçtiğimizin en büyük kanıtı. Biliyoruz ve inanıyoruz ki sağlık olmadan, hiçbir şey olmaz, ne aldığınız eğitimlerin ne edindiğiniz deneyimlerin size yararı vardır. Bu nedenle toplumsal alanda sağlığa yatırım yapmayı her şeyden önce vatandaşlık görevi sayıyorum” diye konuştu.

bau agiz ve dis sagligi hastanesi 1

Enver Yücel: “BAU Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, ülkemize armağanımız olduğu gibi sağlık turizminde de yer edinip dünyanın çeşitli ülkelerinden hastaları ağırlayacak”

Türkiye’nin sağlık turizminde uluslararası düzeyde söz sahibi olmasına katkı sağlayacak akademik ve AR-GE çalışmalarını sürdüren Bahçeşehir Üniversitesi (BAU), ağız ve diş sağlığı sektöründe yatırım gerçekleştirdi. Son teknolojik cihazlarla donatılan, akademik uzman kadronun görev yaptığı Bahçeşehir Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, törenle hizmete girdi. Açılışa BAU Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel, SEY Vakfı Onursal Başkanı Semra Yücel, BAU Rektörü Prof. Dr. Esra Hatipoğlu, BAU Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selçuk Basa, BAU Ağız ve Diş Hastanesi Başhekimi Dt. Ezgi Yüceer Çetiner, akademisyenler, davetliler ve öğrenciler katıldı.

Sağlık Turizmini Daha da Canlandıracağız

Prof. Dr. Esra Hatipoğlu: “Hastanemiz için en öncelikli hedefimiz; ulusal ve uluslararası alanda en çok tercih edilen, hizmet memnuniyeti yüksek, topluma faydayı gözeten güvenilir bir yapı olmaktır. sağlık turizmini de hastanemizle birlikte daha da canlandırabileceğimizi düşünüyoruz”

Her daim yaptıkları ile örnek teşkil eden bir kurum olduklarını vurgulayan BAU Rektörü Prof. Dr. Esra Hatipoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Güveni temel alarak faaliyete geçirdiğimiz hastanemiz için en öncelikli hedefimiz; ulusal ve uluslarası alanda en çok tercih edilen, hizmet memnuniyeti yüksek, topluma faydayı gözeten güvenilir bir yapı olmaktır. Sağlık alanındaki yaptığımız başarılı girişimler, multidisipliner çalışmalar, kompleks vakalardaki başarılarımız ve referans bir hastane olmamız koyduğumuz bu hedefe emin adımlarla ilerlediğimizin de bir göstergesidir. Üniversitemizde 133 farklı ülkeden öğrencimiz var. Dünya çapındaki yerimizi de düşünürsek; sağlık turizmini de hastanemizle birlikte daha da canlandırabileceğimizi düşünüyoruz.”

Hem Travma Merkezi Hem de Ağız ve Çene Kanserleri Tedavi Merkezi

Prof. Dr. Selçuk Basa: “Ağız ve Diş Sağlığı Hastanemiz hem travma merkezi hem de ağız ve çene kanserleri tedavi merkezi olacak. Örneğin savaş yaraları konusunda cerrahi tedavi gerçekleştiriyor olacağız. Bunların yanı sıra yüz ağrıları çene eklem ağrıları konusunda tedavi sunacağız”

BAU Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selçuk Basa, “Ulusal ve uluslararası anlamda iddialı bir kurumuz. Diş Hekimliği Fakültesi ve yeni açılan hastanemizle bu iddiayı bir adım ileriye taşıyoruz. Eğitimde çok iyiyiz. İnovatif ve araştırmaya dayalı bir yaklaşımız var. Hastane olarak ise inanılmaz bir fiziki donanımımız var. İstanbul kalbi Beşiktaş’ta son derece modern bir hastane açtık. Tam bir branş hastanesi sadece diş hekimliğinin bilinen alanları değil baş ve boyun bölgesini de içeren her hastalıkta bütün tedavi yöntemlerini uyguluyoruz. Burası hem travma merkezi hem de ağız ve çene kanserleri tedavi merkezi olacak. Örneğin savaş yaraları konusunda cerrahi tedavi gerçekleştiriyor olacağız. Bunların yanı sıra yüz ağrıları çene eklem ağrıları konusunda tedavi sunacağız.”

Günde 1500 Hasta Ağırlayabiliriz

BAU Ağış ve Diş Hastanesi Başhekimi Dt. Ezgi Yüceer Çetiner sağlayacakları hizmetlere ilişkin şunları dile getirdi: “Hastanemiz modern teknoloji ile donatıldı ve diş hekimliğinin bütün branşlarında tüm tedavileri sağlıyor. Hem akademik olarak hem de son teknoloji hasta hizmet konusunda tüm ihtiyaçlara cevap verecek nitelikteyiz. Hem çocuk hem de yetişkin hastalara cerrahi işlemler, estetik ve restoratif işlemler yapılabiliyor. En başında beri uluslararası hastalarımızı da düşünecek şekilde bir planlama yaptık. Tüm tedaviler tek bir binada hızlı şekilde gerçekleşecek. Günde 1500 hasta ağırlayabiliriz. Burası aynı zamanda dental bir kampüs olma özelliğini taşıyor. Hastanemiz açıldığı için çok mutluyuz. Tedaviye gereksinim duyan hastalarımızı hastanemize bekliyoruz.”

Törende Prof. Dr. Haluk Haluk Gürgen de Bahçeşehir Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi misyon, vizyon, değerler ve davranış ilkelerini kapsayan bir konuşma gerçekleştirdi.

Teşhisten Tedaviye Modern Uygulamalar

Bünyesinde 183 dental ünit, 2 genel anestezi salonu, 1 sedasyon ünitesi, 5 yataklı servis, acil kliniği, multidisipliner diş hekimliği klinikleri, protez üretim laboratuvarı bulunan BAU Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’nde tanıdan tedaviye tüm uygulamalar gerçekleştiriliyor. Günde yaklaşık bin 500 hastanın tedavi hizmeti alabildiği diş hastanesinde Bahçeşehir Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğrencilerinin teorik eğitimlerinin yanı sıra dijital diş hekimliği ve yapay zeka destekli klinik uygulama eğitimleri de gerçekleştiriliyor.

BAU Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi‘nde, deneyimli akademik hekim kadrosu tarafından koruyucu ve çocuk diş hekimliği uygulamaları, direkt ve indirekt restorasyonlar, protetik diş tedavileri, kanal tedavileri, diş eti tedavileri, ortodontik tedaviler, diş çekimi ve implant uygulamaları gibi temel diş tedavileri gerçekleştiriliyor. Tüm branşlarında ileri diş hekimliği uygulamalarının yapılabildiği hastanede iki boyutlu görüntüleme sistemlerine ek olarak üç boyutlu görüntüleme sağlayan Konik Işınlı Bilgisayarlı Tomografi cihazları ve portable ve konsol ultrason cihazlarının da kullanılması tüm girişimsel işlemler öncesi teşhisin eksiksiz bir şekilde konulmasına olanak tanıyor.  Aynı zamanda dijital diş hekimliği ve dental lazer uygulamaları, mikroskobik endodontik ve cerrahi prosedürlerin yanı sıra üç boyutlu görüntülemeler ve ağız içi tarayıcıların kullanılması ile yürütülen şeffaf plak uygulamaları gibi ortodontik tedaviler gerçekleştiriliyor. Genel anestezi altında işlem gören hastaların operasyon sonrası bakımı için 5 yatak kapasiteli servis ünitesi bulunduran hastanede ağız, çene ve yüz kompleksine dair tüm girişimsel işlemler ağrısız ve estetik bir şekilde uygulanabiliyor.

Dünyanın Çeşitli Ülkelerinden Hastaları Ağırlayacak

Uluslararası tanınırlığı olan bir merkez olma misyonu ile yola çıkan BAU Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi sağlık turizmine de uluslararası hastalara vereceği hizmetle de önemli katkıda bulunacak. Hastane, Diş Hekimliği Fakültesi öğrencilerinin teorik eğitimlerinin yanı sıra klinik uygulama eğitimlerinin de gerçekleştirilmesine olanak tanınıyor. Öğrenciler mesleki bilgi ve becerilerini klinik ve mesleki beceri laboratuvarı ve diş protez teknolojileri laboratuvarında geliştirdikleri gibi fakülte bünyesinde bulunan Diş Hekimliği Simülasyon Laboratuvarı’nda yapay hastalar üzerinde gerekli tedavi işlemlerini yapabilme, Sanal Gerçeklik ve Haptik Simülasyon Laboratuvarı‘nda gerçek dokunma hissi vererek diş dokularının yoğunluğunu deneyimleyebilme gibi olanaklardan faydalanma fırsatı buluyor.

Danone, Medikal Beslenme Alanında Üretim Yapacak

Danone, Lüleburgaz Üretim Yerleşkesi’ne yaptığı 450 milyon TL’yi aşkın son yatırım ile malnütrisyon tedavisinde kullanılan medikal beslenme ürünlerinin yerli üretimine başladı

Dünyada 100 yılı aşkın, Türkiye’de ise 40 yıla yakın süredir devam eden varlığıyla global kimliğinin yanı sıra yerli boyut da kazanan Danone, yatırımlarını sürdürüyor. Danone, Lüleburgaz Üretim Yerleşkesi’ne 450 milyon TL’yi aşkın yatırım yaparak malnütrisyon (yetersiz beslenme) tedavisinde kullanılan medikal beslenme ürünlerinin yerli üretimine başladı. Yapılan son yatırımla Danone Türkiye Lüleburgaz Üretim Yerleşkesi Danone’nin hem sütlü ürünler hem medikal beslenme ürünlerini üreten ilk hibrit fabrikası oldu.

Danone Medikal Beslenme Ürünleri Tesisinin açılışı, T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı A. Burak Dağlıoğlu, Danone Türkiye Genel Müdürü Cem Küçükcan ve Danone Global Operasyonlar Başkanı Vikram Agarwal’ın katılımıyla gerçekleştirildi.

T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır: “Ülkemizde üretilen medikal beslenme portföyü iç pazardaki ihtiyaca cevap vermenin yanı sıra; İngiltere, Macaristan, Slovakya ve Çekya’ya ihraç edilecek”

T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, törende yaptığı konuşmada şunları söyledi:“Türkiye’nin dinamikleri ve değerleriyle bütünleşen ve ülkemiz ekonomisine katkı sunan Danone’nin yatırımlarını memnuniyetle takip ediyorum. Bugün de Danone’nin yaptığı yatırımlardan bir yenisini daha duyurmanın heyecanını yaşıyoruz. Danone, 450 milyon TL’lik bu yatırım ile “malnutrisyon” tedavisinde kullanılan medikal beslenme ürünlerinin yerli üretimine başlamış bulunuyor. Genelde aşırı, yetersiz ya da dengesiz beslenme olarak tanımlanan malnutrisyon, çocuklardan yetişkinlere kadar milyonlarca insanı etkiliyor. Danone tarafından yapılan bu kritik yatırım ile, medikal beslenme ürünlerinin ülkemizde yerli üretimine katkı sağlanmış olacak. Ayrıca, ülkemizde üretilen medikal beslenme portföyü iç pazardaki ihtiyaca cevap vermenin yanı sıra; İngiltere, Macaristan, Slovakya ve Çekya’ya ihraç edilecek. Artarak devam edecek bu yatırım, ülkemizde cari açığın azaltılmasına önemli katkılar sağlayacak. Tesiste kullanılan hammaddelerin yerlileştirilmesi için yürütülen projeler ile yüksek iş hacmi oluşturacak. Medikal Beslenme Üretim Tesisinin kurulmasında emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.”

Mesajımız: “Invest in Türkiye”

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı A. Burak Dağlıoğlu ise;“Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi olarak sürecin başından beri yakından takip ettiğimiz ve destek olduğumuz Danone’nin bu yatırımı ile yetersiz beslenmeye bağlı hastalıkların tedavisi için önem arz eden medikal beslenme ürünlerinin ülkemizde üretimini memnuniyetle karşılıyoruz. İlaç kapsamında değerlendirilen, katma değeri yüksek ve özel nitelikli bu ürünlerin yerlileştirilmesi ve bu tesisin bölgesel bir üretim merkezi olarak çevre ülkelere ihracat yapacak olması ülkemizin üretim hedefleri ile aynı doğrultudadır. Cumhuriyetimizin 100. yılını pek çok başkentte yatırımcılarımızla kutladığımız, “Invest in Türkiye” mesajımızı sıklıkla duyurduğumuz bugünlerde ülkemizin yatırım ortamına güvenerek yatırım yapan Danone ailesini tebrik ederiz. Sayın Cumhurbaşkanımız’ın vizyonuyla, Türkiye Yüzyılı’nı yatırım yüzyılı yapma gayemize ortak oldukları için kendilerine teşekkür ederiz” dedi.

Üretimimizi 2 Yıl İçinde Yüzde 50 Artırmayı Hedefliyoruz

Danone Türkiye Genel Müdürü Cem Küçükcan: “Hedefimiz; üretim kapasitemizi 2 yıl içinde yüzde 50 artırırken, ihracatımızı ise 3 katına çıkararak Türk ekonomisine katkımızı ve yarattığımız sürdürülebilir değeri katlayarak artırmak.”

Açılış töreninde konuşan Danone Türkiye Genel Müdürü Cem Küçükcan şöyle dedi: “Global bir markanın yerli varlığının en başarılı örneklerinden biri olan Danone’nin Türkiye’ye duyduğu güven ve inançla, yatırımlarını artırarak sürdürmesinden büyük gurur ve mutluluk duyuyorum. Danone Türkiye olarak; Türkiye’deki 6 üretim tesisimiz, Ar-Ge merkezimiz, Türkiye’nin dört bir yanında çalışan 2000’i aşkın Danoneli ile 20’nin üzerinde marka ve yenilikçi ürün portföyümüzü her yaştan tüketiciyle buluşturuyoruz. Bugün de Türkiye’ye üretim, ihracat, teknoloji ve sağlık alanında değer katmak için “Türkiye’nin Gücüyle, Türkiye için” diyerek yeni bir yola çıkıyoruz. Lüleburgaz’daki üretim yerleşkemize yaptığımız bu yatırım ekonomik değerin ötesinde bölgesel kalkınma ve tüm paydaş ekosistemimiz açısından özel bir öneme sahip. Medikal beslenmedeki yerli üretimimizle, Türkiye’nin ihtiyacına cevap vermenin yanı sıra halihazırda aralarında Macaristan, Slovakya ve İngiltere’nin de bulunduğu çok sayıda ülkeye ürün ihraç ediyoruz. Medikal beslenme alanında bir üretim ve ihracat üssü olma yolunda emin adımlarla ilerlemekteyiz… Hedefimiz; üretim kapasitemizi 2 yıl içinde yüzde 50 artırırken, ihracatımızı ise 3 katına çıkararak Türk ekonomisine katkımızı ve yarattığımız sürdürülebilir değeri katlayarak artırmak.”

Eczacıbaşı Tıp Ödülleri Sahiplerini Buldu

2023 Tıp Onur Ödülü, zihinsel özrün diyet tedavisi ile çocuklarda görülen ‘fenilketonüri’ hastalığının engellenmesinin yanında, hastalığın takibi ve tedavisinde büyük öneme sahip olan ‘Yenidoğan Taraması’ programının Türkiye’de başlatılmasına öncülük eden Prof. Dr. İmran Özalp’e verilirken, Tıp Bilim Ödülü’nün sahibi ise Prof. Dr. Seza Özen oldu

36 Tıp Bilim Ödülü, 46 Tıp Teşvik Ödülü ve 20 Tıp Öğrencileri Proje Ödülü ile 2023 ödülleriyle birlikte 1959’dan bu yana toplam 181 bilimsel çalışmaya destek ödülü verildi

Bülent Eczacıbaşı: “Yaşadıklarımızdan geleceğimiz için çok sayıda ders çıkarttık. Ama en büyük ders, her zaman olduğu gibi, çözümü bilimde aramak oldu”

Prof. Dr. Turgay Dalkara: Hayallerimize ulaşabilmek için üstün nitelikli araştırmacı sayımızı en kısa sürede ve ciddi boyutlarda artırmalıyız. Araştırma kuruluşlarımızı özgün ve çığır açıcı buluş ve düşüncelerin filizlendiği bilim yuvalarına dönüştürmek zorundayız”

Türkiye’de tıp ve eczacılık bilimlerinin gelişimine katkıda bulunmak amacıyla, 1959 yılında Dr. Nejat F. Eczacıbaşı tarafından başlatılan “Bilime öncü destek, başarıya ödül” geleneğinin 64’üncü yılında, Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Tıp Ödülleri sahiplerini buldu.

2002 yılından bu yana Türk ve dünya tıbbına büyük katkılarda bulunan bilim insanlarımıza verilen Tıp Onur Ödülü’nün beşinci sahibi, zihinsel özrün diyet tedavisi ile çocuklarda görülen ‘fenilketonüri’ hastalığının engellenmesinin yanında, hastalığın takibi ve tedavisinde büyük öneme sahip olan ‘Yenidoğan Taraması’ programının Türkiye’de başlatılmasına öncülük eden Prof. Dr. İmran Özalp oldu. Prof. Özalp, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı eğitim programı kapsamında tıp eğitimi ve uzmanlık eğitiminde kalıtsal metabolik hastalıklarla ilgili bölüm çalışmalarını yürüten ilk öğretim üyesi olarak çok sayıda kalıtsal metabolik hastalıkla ilgili tez danışmanlığı yaptı. ABD’den döndükten sonra, 1971 yılında Hacettepe Tıp Fakültesi’nde pediyatri bölümünde kalıtsal metabolik hastalıkların tanı, tedavi ve takiplerinin yapıldığı “metabolizma-nütrisyon” ünitesini kurdu. Bu ünitede metabolik hastalıkların tanısı için laboratuvar yöntemleri geliştirildi. Birçok kalıtsal amino asit metabolizması bozuklukları ve Türkiye’de o zamana kadar varlığı bilinmeyen başka metabolik hastalıklar da ilk kez bu ünitede tanımlandı.

Tıp Bilimi Ödülü

Tıp Bilimi Ödülü ise, gerçekleştirdiği çalışmalarla başta Ailevi Akdeniz Ateşi (AAA) olmak üzere oto-enflamatuvar hastalıklar ve vaskülitler alanlarında yaptığı katkıların yanı sıra gerek Türkiye’de gerekse de uluslararası alanda ‘pediyatrik romatoloji’ bilim dalının gelişmesinde önemli rolü bulunan, dünya tıp literatürüne çocukluk vaskülitlerine dair ‘Ankara Kriterleri’ni kazandıran Prof. Dr. Seza Özen’e verildi.

Tıp Teşvik Ödülü

Laboratuvarında çeşitli ilaçların biyoaktif molekül kombinasyonlarına tepkilerini ölçebilen otomatize sistemlerle, hasta başı hastalık teşhisini uygun maliyetle yapan, çeşitli sağlık parametrelerini uzun vadede ölçen ve analiz eden cihazların geliştirilmesine katkıda bulunan Doç. Dr. Savaş Taşoğlu ile translasyonel immünoloji üzerine yaptığı çalışmalar kapsamında geliştirdiği MOG ve nörofasin antikor testlerini Türkiye’ye kazandırarak binlerce hastanın tanı almasına katkıda bulunan Doç. Dr. Atay Vural da, Tıp Teşvik Ödülü’nün sahipleri oldular.

Bilimsel Araştırma Destek Ödülü

Epigenetik düzenleyici protein ‘BRD9’un radyoterapi cevabındaki rolünün incelenmesi ve yeni kombinasyonel tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesi amacıyla çalışmalarda bulunan Prof. Dr. Tuğba Bağcı Önder’e verilirken, ‘Kişiselleştirilmiş Tıp’ konulu Bilimsel Araştırma Destek Ödülü de ERα-pozitif meme kanseri hastalarının tedavisinde RHEB inhibisyonun etkinliğini test ederek, dirençli/hassas hücrelerde (ARID1A-Mutant/ARID1A-WT) ne ölçüde çalıştığını, mevcut klinik ilaçlarla nasıl bir sinerji gösterdiğini ve etki mekanizmalarını ortaya koymak için in vitro preklinik çalışmaları gerçekleştiren Dr. Gözde Korkmaz’ın oldu.

Tıp Öğrencileri Proje Ödülü

“Unilateral ve Bilateral Kortikal Olarak Yayılan Depolarizasyonların İstirahat Durumu Fonksiyonel Bağlantı Üzerine Etkisi” başlıklı çalışmasıyla Muhammed Miran Öncel’e ve “İdiyopatik Pulmoner Fibrozisde ceRNA Düzenleyici Ağın Rolü, Potansiyel Biyobelirteç ve Tedavi Hedeflerinin Sistem Biyolojisi Yöntemleri ile Belirlenmesi” çalışmasıyla Muhammed Fatih Kırcalı’ya verildi.

Ödül Töreninin 64. Yıldönümü

6 Ekim 2023 Cuma günü düzenlenen ödül törenine Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Tıp Ödülleri Bilimsel Değerlendirme Kurulu üyeleri ve ödül kazananların yanı sıra, Eczacıbaşı Topluluğu yöneticileri ile basın mensupları katıldı. Törende konuşan Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, “30 yıl önce aramızdan ayrılan kurucumuz, bir başka deyişle hayal kurucumuz Dr. Nejat Eczacıbaşı, bilim, bilgi, araştırma ve geliştirmenin ışığında çağdaş bir Türkiye’nin hayalini kurdu. Bu hayali gerçekleştirme yolculuğunda, 1959 yılında ülkemizdeki tıp ve eczacılık bilimlerinin gelişmesine ve araştırmalara destek olmak, başarılı çalışmaları ödüllendirmek ve teşvik etmek amacıyla Eczacıbaşı Tıp Ödülleri’ni oluşturdu” diyerek şunları söyledi:

“Ödüllerin 64. yılını kutladığımız bugünlere, dünyayı ve ülkemizi kuşatan başta pandemi sonrası ekonomik krizler ve küresel ısınma gibi sorunların gölgesinde ulaştık. Pandeminin yaralarını sarmaya çalışırken on binlerce insanımızın hayatına mal olan deprem felaketi ve her gün daha yoğun hissettiğimiz küresel ısınmanın etkileriyle bir kez daha sarsıldık. Bütün bunlar doğaya, çevreye karşı olan sorumluluklarımız gibi, araştırma ve bilimin önemini bir kez daha hepimize hatırlattı. Yaşadıklarımızdan geleceğimiz için çok sayıda ders çıkarttık. Ama en büyük ders, her zaman olduğu gibi, çözümü bilimde aramak oldu.”

181 Bilimsel Çalışma Ödüllendirildi

2023 ödülleriyle birlikte bugüne kadar toplam 181 bilimsel çalışmaya destek ödülleri kapsamında gerekli finansmanın sağlandığını, 36 Tıp Bilim Ödülü, 46 Tıp Teşvik Ödülü ve 20 Tıp Öğrencileri Proje Ödülü verildiğini belirten Bülent Eczacıbaşı, “Bu yıldan itibaren Bilimsel Değerlendirme Kurulumuz tarafından konusu belirlenecek özel bir araştırmaya da destek ödülü verme kararı aldık. Yeni kategorinin ilk ödülünü “Kişiselleştirilmiş Tıp” alanında vermekten ayrı bir mutluluk duyuyoruz. Ülkemizin geleceğini hiç kuşkusuz eğitim düzeyimiz ve bilimle yarattığımız değer belirleyecek. Dr. Nejat Eczacıbaşı’nın dediği gibi “geleceği bugünden yaratan ana güç bilimsel araştırma tutkusu” olacak” diye konuştu.

Nitelikli Araştırmacı Sayımızı Artırmalıyız

Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Tıp Ödülleri Bilimsel Değerlendirme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Turgay Dalkara da törende yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Önümüzdeki yüz yılda bilime sunacağımız katkıların hayalini kurarken mütevazı davranamayacağımız üç konu var: Gençlerimize olan güvenimiz, başarıya olan inancımız ve hedeflerimizin sınırları.  Bunların üçünde de en az Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 100 yıl önce olduğu kadar iddialı olmalıyız. Hayallerimize ulaşabilmek için üstün nitelikli araştırmacı sayımızı en kısa sürede ve ciddi boyutlarda artırmalıyız. Araştırma kuruluşlarımızı özgün ve çığır açıcı buluş ve düşüncelerin filizlendiği bilim yuvalarına dönüştürmek zorundayız. Böylelikle, ülkemizi nitelikli bilim insanları için bir cazibe merkezi haline getirebilir; insanı, çevreyi ve doğayı merkezine alan bir bilim anlayışıyla diğer uluslara örnek olabiliriz.”

Bilimsel Değerlendirme Kurulu

Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Tıp Ödülleri Bilimsel Değerlendirme Kurulu, 2018 yılından bu yana Prof. Dr. Turgay Dalkara başkanlığında, Prof. Dr. Murat Akova, Prof. Dr. Şermin Genç, Prof. Dr. Ahmet Gül, Prof. Dr. Arzum Erdem Gürsan, Prof. Dr. Hakan S. Orer ve Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu’ndan oluşuyor.

Bilime Öncü Destek, Başarıya Ödül

Ülkemizde tıp ve eczacılık bilimlerinin gelişimine katkıda bulunmak amacıyla, 1959’da Dr. Nejat F. Eczacıbaşı tarafından dönemin çok değerli tıp hocaları Ord. Prof. Dr. Ekrem Şerif Egeli, Ord. Prof. Dr. Arif İsmet Çetingil, Ord. Prof. Dr. Muhiddin Erel, Prof. Dr. Reşat Garan,  Prof. Dr. Sabih Oktay, Prof. Dr. Behiç Onul, Prof. Dr. Zafer Paykoç, Prof. Dr. Necmeddin Polvan’ın öncülüğünde bilimsel araştırmaları destekleme, başarılı bilim insanlarını ödüllendirme geleneği başlatılmıştı.

Bu girişim kapsamında, dünya tıp çevrelerinde evrensel ölçütte başarı gösteren Türk hekimlerine 2002 yılından itibaren Eczacıbaşı Tıp Onur Ödülü verilmesi benimsendi. Eczacıbaşı Tıp Onur Ödülü’nün ilki Prof. Dr. Münci Kalayoğlu’na, ikincisi Prof. Dr. Olcay Neyzi’ye verilirken, Prof. Dr. Masel Mesulam da Eczacıbaşı Tıp Onur Ödülü alan üçüncü bilim insanı oldu. 2021 yılında bu ödülün sahipleri tüm dünyayı sarsan Covid-19 salgınına karşı ilk aşıyı geliştiren Prof. Dr. Uğur Şahin ile Dr. Özlem Türeci olmuştu.

2002 öncesinde, “Cumhuriyet Dönemi Tıp Ödülü” adıyla verilen ödülü, 1982 yılında Ord. Prof. Dr. Hulusi Behçet, Dr. Refik Saydam, Ord. Prof. Dr. Tevfik Sağlam, Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman Uzman ve Ord. Prof. Dr. Akil Muhtar Özden, 1988 yılında Prof. Dr. Muzaffer Aksoy, 1992 yılında ise Prof. Dr. Gazi Yaşargil almıştı.

Nobel Destekli ‘Sabiha Ulusoy Kütüphanesi’ Düzce’de Hizmete Açıldı

sabiha ulusoy kutuphanesi 2

Düzce merkeze bağlı Uzunmustafa Mahallesi’nde bulunan boş arazide bir süre önce yapımına başlanan kütüphane tamamlandı. Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü’nün girişimleri ve Nobel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Ulusoy’un desteğiyle tamamlanan Sabiha Ulusoy Kütüphanesi hizmete girdi. 

Hayırsever iş insanı Hasan Ulusoy’un annesi Sabiha Ulusoy’un ismi verilen kütüphanenin açılış törenine Düzce Valisi Selçuk Aslan, Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü, CHP Düzce Milletvekili Talih Özcan, Nobel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Ulusoy, yetkililer, siyasi parti temsilcileri, davetliler ve vatandaşlar katıldı.

Emeği Geçen Herkese Teşekkürlerimle”

Kütüphaneyi Düzce’ye kazandıran Nobel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Ulusoy açılış töreninde yaptığı konuşmada, kütüphanenin kurulmasının kendisi için önemini şu sözlerle ifade etti:

“Sizlerle böyle güzel bir günde, benim için çok manalı bir törende buluşmak büyük mutluluk. Nobel ilaç ailesi olarak güzide şehrimiz Düzce’ye yeni bir eser daha kazandırmaktan gurur duyuyoruz. Hep hayalini kurduğumuz böylesi bir mekânın ortaya çıkarılması için bizi cesaretlendirip her türlü desteği veren Başkanımız Faruk Özlü ve ekibine sonsuz şükranlarımı arz ediyorum. Uzun yıllar, başta öğrencilerimiz olmak üzere bütün Düzce halkına hizmet etmesi temennisiyle bu kütüphaneyi değerli hemşerilerimizin nezdinde belediyemize ve Kültür ve Turizm Bakanlığına emanet ediyorum.

sabiha ulusoy kutuphanesi kurdela kesimi

Bütün projeleri ve inşaatıyla ilgilendiğimiz bu esere annemin isminin verilmiş olması benim için tarifi imkânsız bir mutluluk ve gururdur.  Projenin her aşamasında emeği geçen herkese ve çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bugün açılışını yaparak, anahtarını sayın bakanımıza vereceğimiz bu bina artık benim ana adreslerimden biridir. Ben Düzce’ye her geldiğimde buraya uğrayacağım. Bir çay içerek kitap kokuları arasında dolaşmaktan, okuyan, çalışan gençlerimizle, çocuklarımızla sohbet etmekten büyük keyif alacağım.”

sabiha ulusoy kutuphanesi

Novartis’ten FMF (Ailevi Akdeniz Ateşi) Farkındalık Etkinliği

cocuk romatoloji der bsk prof dr ozgur kasapcopur

Çocuk Romatoloji Derneği ve Novartis, FMF (Familial Meditteranean Fever; Ailevi Akdeniz Ateşi) hastalığının bilinirliğini artırmak amacıyla bir farkındalık etkinliği gerçekleştirdi. “FMF’te Semptomlar Değil Hayat Canlansın” sloganıyla yola çıkan Çocuk Romatoloji Derneği ve Novartis, FMF hakkında toplumsal farkındalığın artırılmasına katkı sunmak amacıyla 17 Eylül Dünya FMF Farkındalık Günü’nde bir etkinlik gerçekleştirdi. Türkiye’de FMF’e dair bilincin yükseltilmesi hedefiyle çalışan Çocuk Romatoloji Derneği ve Novartis, kurumsal sosyal medya hesaplarından ay boyunca yaptıkları paylaşımlarla da hastalığa dair bilgilendirici içerikleri geniş kesimlere duyurma konusunda sorumluluk üstlendiler.

Metropol Istanbul AVM’de 17 Eylül Pazar günü gerçekleşen etkinlikte 4 pandomim sanatçısı özel performanslarıyla FMF’te en sık görülen belirtiler olan tekrarlayan ateş, karın ağrısı, eklem ağrısı ve deri döküntüsünü canlandırdılar. Her yaştan ziyaretçinin ilgisini çeken bu etkinlikte ziyaretçiler, FMF hakkında daha fazla bilgi sahibi olma ve merak ettikleri soruların yanıtlarını Çocuk Romatoloji Derneğinin alanında uzman hekim üyelerinden alma fırsatı elde etti.

Gerçekleştirilen etkinlikten esinlenerek hazırlanan ve FMF’in en sık görülen belirtilerine dikkat çeken farkındalık filmi Çocuk Romatoloji Derneği ve Novartis tarafından sosyal medya üzerinden #FMFteHayatCanlansın etiketiyle geniş kitlelere ulaştırıldı. Farkındalık filmini aşağıdaki linke tıklayarak izleyebilirsiniz.

FMF Hastalığı Nedir?

FMF, genetik bir hastalık olup, MEFV (Mediterranean fever: Akdeniz ateşi) isimli gende meydana gelen mutasyon sonucu gelişiyor ve hastada ateşli ataklarla seyrediyor.  Hastalıkta ve tedavide rol oynayabilecek çeşitli mutasyonlar üzerine araştırmalar devam ediyor.

Çocuk Romatoloji Derneği Yönetim Kurulu üyelerinin hastalıkla ilgili aktardığı bilgilere göre, “FMF, ülkemizde her 1.000 kişiden 1’inde görülen, kalıtsal ve kronik bir hastalık. FMF tanısı alan hemen hemen her kişide 20 yaşından önce tekrarlayan ateş atakları görülür. Bu rahatsızlığı olan kişilerin dörtte üçü ilk ataklarını 10 yaşından önce geçirir. Cinsiyet farkı yoktur. FMF dünya genelinde nadir görülen bir hastalık; ancak Türkiye’nin de dahil olduğu Doğu Akdeniz ülkelerinde hastalığa daha sık rastlanmakta. Bu hastalığa sahip çocuklar, hatalı MEFV genini bir veya iki ebeveyninden miras alabilir. 1-3 gün sürebilen ve genelde yüksek ateşe karın ağrısı, eklem ağrıları ve deri döküntüsünün eşlik edebildiği tekrarlayan ataklarla karakterizedir. FMF kronik bir hastalık olmakla beraber; erken tanı, düzenli tedavi ve takip ile kontrol altına alınabilir. Tanı alan kişiler bu şekilde okul, iş ve sosyal yaşamlarını sürdürebilir.”

FMF hastalığının semptomları her yaşta ortaya çıkabiliyor; ancak ilk ataklar en sık erken çocukluk döneminde ve daha az sıklıkla ileri yaşlarda görülüyor. Vakaların yüzde 80’i 10 yaşından önce, yüzde 90’ı 20 yaşından önce teşhis ediliyor. Yüksek ateşe şiddetli karın eğrisinin eşlik ettiği ve tekrar eden ataklar ise FMF hastalığının en bilinen belirtisi.

FMF hastalığında tekrarlayan ataklara şu semptomlar da eşlik edebiliyor:

  • Göğüs ağrısı
  • Eklem ve kas ağrısı
  • Özellikle baldırlarda, ayak bileklerinde veya ayaklarda kırmızı deri döküntüsü

FMF atakları enfeksiyon, stres, yorucu egzersiz, fiziksel travma veya adet görme ile tetiklenebiliyor. Hastalık şiddetine göre atak görülme sıklığı değişebiliyor; bazı hastalarda ayda birkaç kez atak görülürken, bazılarında birkaç aylık periyodlarla atak seyri gözlemlenebiliyor. Ataklar genelde 1-3 gün sürüyor ve atak arası dönemde herhangi bir belirti ortaya çıkmıyor.

Uzmanlar yukarıda ifade edilen FMF belirtilerinin görülmesi halinde hızlıca bir hekime başvurulmasını öneriyor. Erken tanı, doğru tedavi ve düzenli takibin hastalığın kontrol altına alınması ve hayat kalitesinin artırılmasında büyük önem arz ettiğinin altını çiziyor.

Her Gün 100 Kişiyi Antibiyotik Direnci Nedeniyle Kaybediyoruz

sony dsc
SONY DSC

“Antibiyotik direnci nedeniyle her 15 dakikada 1 kişi sepsisten hayatını kaybediyor. Dünyada antibiyotik direncine (AMR) bağlı ölüm oranı 2023 yılında dünya çapında yaklaşık 700 bin”

Dünya Sepsis Gününde düzenlenen basın toplantısında Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Tuğhan Utku sepsiste erken tanı ile ölümlerin %80 engellenebileceğini belirtti.

Dünyadaki her beş ölümden biriyle ilişkilendirilen ve tüm hastane ölümleri arasında ilk sırada yer alan Sepsis konusunda farkındalık yaratmak amacıyla Baxter’ın desteğiyle düzenlenen bilgilendirme toplantısının dördüncüsü Türk Yoğun Bakım Derneği (TYBD) Başkanı Prof. Dr. Tuğhan Utku sözcülüğünde Ankara’da gerçekleştirildi. Prof. Dr. Tuğhan Utku, “Antimikrobiyal direnci (AMR) nedeniyle basit bir diş hekimi ziyareti sonrası sepsise açık hale gelebilir, hatta sepsisin ağır seyretmesi halinde can kaybı yaşayabilirsiniz. Özellikle 60 yaş üstü bireylerin ve 1 yaştan küçük çocuklarımızın antibiyotik kullanımları konusunda çok dikkatli olmaları, sepsis gelişmesi riskine bağlı olarak, çok daha önemlidir.” dedi. Prof. Dr. Utku dünyada antibiyotik direncine (AMR) bağlı ölüm oranı 2023 yılında dünya çapında 700.000 kişi iken 2050’ye gelindiğinde bu oranın yılda 10.000.000’e  ulaşmasının öngörüldüğünü belirtti ve antibiyotik direncini yenebilmek için dikkat edilmesi gerekenleri şu şekilde sıraladı:

  • – İyi hijyen ve aşılanma
  • – Reçelendirilmiş antibiyotik kullanma
    • – Savunmasız olan bireylere dikkat etme
  • – Halkı antibiyotik direnci(AMR) riskleri açısından eğitme
  • – Enfeksiyon riskini önlemek için dikkatli olunmasını sağlama.

Sepsis’te erken uyarı sistemi NEWS hayat kurtarıyor

Sepsisi önlemenin en önemli yolunun enfeksiyonu önlemek olduğunu belirten Prof. Utku; “Aşılanma, temiz su kullanımı, el hijyeni, hastane kaynaklı enfeksiyonların önlenmesi ve farkındalık başlıca önlemler arasında yer almaktadır. Sepsis gelişen durumlarda ise erken tanı ve tedavi %80 oranında mortaliteyi engelleyebilmektedir.  Sepsisin erken tanınabilecek bir hastalık olması tedavi şansı, sağ kalım oranları ve uzun vadeli hasarların oluşması olasılığını azaltabilir.”

Bu nedenle sepsisin klinik tanısının hızlandırılması amacıyla son sepsis tedavi kılavuzunda da yer alan NEWS Erken Uyarı Sisteminin kullanılmasının önerildiğini kaydeden Prof. Dr. Utku, “NEWS ile qSOFA’dan %13 daha hassas değerlendirme yapılabildiğini belirtmektedir. Servislerde NEWS takibi sisteminin otomatize edilmesi ile daha erken tanı ve yoğun bakım ünitelerinin daha erken devreye girmesi sağlanabilecektir.” dedi.

Sepsisin Etkileri Uzun Sürüyor

Sepsis’in böbrek fonksiyon bozukluğu başta olmak üzere; karaciğer, solunum, kardiyovasküler ve nörolojik fonksiyon bozukluklarıyla sonuçlanabileceğini ifade eden Prof. Dr. Tuğhan Utku sepsisin sonuçlarının tahminlerimizden daha ağır olabileceğini, akciğer, böbrek, karaciğer hasarları bırakabileceğini ifade etti.

Bu hasarların yanı sıra tedavi olan hastalarda post-sepsis sendromu (PSS) görülebileceğini kaydeden Prof. Dr. Utku şöyle devam etti:

“PSS, sepsisten kurtulanların %50’ye kadarını etkileyen bir durumdur; fiziksel ve/veya psikolojik uzun vadeli etkileri içerir. PSS başta yaşlılar olmak üzere, her yaştan insanı etkileyebilir. PSS etkileri:

  • – Yürüyememe,
  • – Banyo yapmak, tuvalet yapmak veya yemek hazırlamak gibi günlük aktivitelere katılamama
  • – Karmaşık görevleri yerine getirememe
  • – Günlük şeyleri hatırlayamama gibi sonuçları olabilmektedir.”

Sepsisin Tedavi Maliyeti Yüksek

Toplantıda yapılan açıklamada sepsiste hasta başına ortalama toplam hastane maliyetinin 1101 – 91.951 Euro olduğu belirtildi. Sepsis için harcanan paranın sağlık bütçesinin %2,65’ine denk geldiği kaydedilen toplantıda, Türkiye’de 2023 sağlık bütçesinin 415,6 milyar TL olduğu, sadece sepsis için 2023 yılında yaklaşık 11 milyar TL’ye denk bir bütçe harcanmakta olduğu belirtildi. Erken tanı ve tedavi ile hastane yatışları ve diğer harcamaların azaltılabilmesi yoluyla sağlık bütçesinin çok daha akılcı kullanılabilmesine katkı sağlamanın mümkün olduğu vurgulandı.

Sepsisin belirtilerinin farklı zamanlarda çeşitli durumlarda ortaya çıkabileceğinin altını çizen Prof. Utku, “Vücut ısısındaki değişimler (ateş veya düşük sıcaklık), aşırı titreme ve kas ağrısı, konuşma bozukluğu ve zihin bulanıklığı, şiddetli nefes darlığı, bir gün boyunca idrara çıkamama ve cildin beneklenmesi sepsisin başlıca belirtileri arasındadır. Bu durumlardan herhangi biriyle karşılaşılması durumunda acil olarak doktora başvurulmalıdır. Erken tanı ve doğru tedavi hayat kurtarıcı olacaktır. Sepsis tedavisinde her saniye değerlidir.” diye konuştu.

Siemens Healthineers Türkiye, Acıbadem Üniversitesi TEKMER’de Çapa Firma Sözleşmesi imzaladı

siemenshealthineers tekmer 2

Siemens Healthineers Türkiye Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Enis Sonemel: “Tıbbi teknoloji alanındaki ürün ve hizmetlerimizle sağlık profesyonellerine, sağlık kurumlarına ve hastalara değer yaratıyoruz”

Siemens Healthineers, Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Merkezi (TEKMER) ile çapa firma sözleşmesine imza attı. Acıbadem Üniversitesi TEKMER’de yer alan girişimcilere iş fikirlerini geliştirmek üzere katkı sunmayı amaçlayan iş birliğiyle Siemens Healthineers Türkiye, sağlık girişimcilerine yatırımcı ilişkileri ve iş geliştirme anlamında mentorlük yaparak eğitim desteği verecek. TEKMER bünyesindeki girişimciler, projelerini sektörün önde gelen yatırımcıları ve sektör uzmanlarıyla paylaşma fırsatına da sahip olacaklar.

1000 m2 alan üzerine kurulan Acıbadem Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Merkezi (TEKMER), 100 kişiye kadar çıkabilen kapasiteye sahip. Merkezde girişimciler için açık ve kapalı ofis alanları, toplantı salonları, seminer salonu, ortak kullanım alanı ve Biyotasarım Merkezi bulunuyor. Biyotasarım Merkezi içerisinde, girişimcilerin kendi prototiplerini oluşturabilmeleri için fırsatlar sunuluyor.

Merkezde, girişimcilere mentörlük desteğinin yanı sıra yatırımcı ve girişimcileri bir araya getiren etkinlikler, eğitimler ve buluşmalar düzenleyecek olan Siemens Healthineers Türkiye ekibine ait bir ofis de yer alıyor.

Ürün ve hizmetleriyle ülkemizde diagnostik görüntülemeden laboratuvar hizmetlerine, ileri tedavilerden satış sonrası servis ve bakıma kadar çok geniş bir yelpazede hizmet veren Siemens Healthineers Türkiye ve Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi TEKMER ile güçlerini birleştirdi. Gerçekleştirilen imza töreniyle global olarak on beş binden fazla patente sahip tıbbi teknoloji şirketi Siemens Healthineers, çapa firma olarak TEKMER’de iş geliştiren sağlık girişimcilerine destek olacak.

“Sağlık Girişimlerinin Sayısını ve Niteliğini Artırmayı Hedefliyoruz’’ 

Siemens Healthineers Türkiye Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Enis Sonemel ve Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Şahin’in katılımıyla gerçekleşen imza törenine, Siemens Healthineers Türkiye Laboratuvar Diagnostiği ve İnovasyon Yönetiminden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Gürdal Şahin de yer aldı.

İmza töreninde, Acıbadem Sağlık Grubu ve Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi ile uzun yıllardır süregelen iş birliklerine bir yenisini daha eklemekten mutluluk duyduklarını belirten Siemens Healthineers Türkiye Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Enis Sonemel çapa firma sözleşmesiyle ilgili görüşlerini şöyle aktardı. ‘’Tıbbi teknoloji alanındaki ürün ve hizmetlerimizle sağlık profesyonellerine, sağlık kurumlarına ve hastalara değer yaratıyoruz. Aynı zamanda, uzun yıllardır hastane ve üniversitelerle nitelikli bilimsel araştırmalara ve iş birliklerine imza atıyoruz. Acıbadem Sağlık Grubu ve Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi bu anlamda değer yarattığımız ve iş birliği yaptığımız önemli paydaşlarımızdan biri. TEKMER ile imzaladığımız çapa firma sözleşmemizle bu değeri ülkemizdeki sağlık sektörünün gelişimine katkıda bulunmak üzere, sağlık girişimcilerine destek olma alanına da taşıyoruz. İş birliğimizin ülkemizdeki sağlık girişimcilerinin sayısını ve niteliğini artırmasını hedefliyoruz.’’

Mevcut İnovasyon Kapasitesini Artıracağız

Siemens Healthineers Türkiye Laboratuvar Diagnostiği ve İnovasyon Yönetiminden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Gürdal Şahin ise iş birliğine dair görüşlerini şöyle aktardı: ‘’Türkiye’de, son yıllarda belirli bir inovasyon kültürünün oluştuğunu ve geliştiğini gözlemliyoruz. Özellikle sağlık sektöründeki inovasyon girişimlerinin maddi yatırımların ötesinde profesyonel bir desteğe; diğer bir deyişle mentörlüğe de ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Ülkemizin sağlık sektöründeki mevcut inovasyon kapasitesini bu anlaşmayla birlikte artıracağımıza inanıyorum.’’

Özgün ve Yenilikçi Projelere Açığız’’

Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Şahin ise imza törenindeki konuşmasında iş birliğine dair görüşlerini şöyle aktardı: ’’Tıbbi teknoloji alanındaki yenilikçi yaklaşımlarıyla ve inovasyona verdiği değerle tanıdığımız Siemens Healthineers’ı üniversitemizin Teknoloji ve Geliştirme Merkezi’nde çapa firma olarak görmekten mutluluk duyuyoruz. Merkezimizde Türkiye’de geliştirilen, bilgiye dayalı, özgün ve yenilikçi tüm projelere açığız. Türkiye sağlık ekosistemini ve Türkiye sağlık girişimciliğini geleceğe taşıyacak her türlü teknolojinin, insan kaynağının ve girişimcinin yetiştirildiği öncü merkez olmayı hedefliyoruz. Siemens Healthineers’ın merkezimizde sağlayacağı mentorlük hizmeti, sektörümüze katma değer yaratacaktır.’’