“HER HASTANIN YOĞUN BAKIMA ALINMASI VE YAŞAMININ YOĞUN BAKIMDA SON BULMASI GEREKTİĞİ ALGISI MAALESEF HEM HEKİMLERDE HEM DE HALKIMIZDA HAKİM. HALBUKİ FAYDA GÖRMEYEN HASTALAR İÇİN YOĞUN BAKIMDA UYGULANAN GİRİŞİMLER HASTA İÇİN BİR EZİYET! BU HASTALAR YAKINLARININ YANINDA OLAMADAN İZOLE HALDE, YALNIZ ÖLMEKTELER”

aru topeli ve nalan adiguzel
Prof. Dr. Nalan Adıgüzel & Prof. Dr. Arzu Topeli İskit

Türk Toraks Derneğinin kamuoyunu bilgilendirmek üzere Mart 2021 içerisinde düzenlediği webinar toplantısında yoğun bakım bilim dalı anlatıldı. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Arzu Topeli İskit’in konuğu İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitesi Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi Yoğun Bakım Sorumlusu Prof. Dr. Nalan Adıgüzel oldu.

Yoğun Bakım 1850’li Yıllardan Beri Var

Toplantı açılışında konuşan Prof. Dr. Arzu Topeli İskit şunları kaydetti:

“Yoğun bakım, çok eski yıllardan beri var, 1850’li yıllara dayandığı biliniyor. İlk yoğun bakım hizmetini sunan kişinin aynı zamanda hemşirelik hizmetlerinin de kurucusu olan Florence Nightingale olduğu düşünülüyor. Çünkü kendisi Kırım Savaşı sırasında çok ağır yaralı askerleri farklı bir alana olarak bir nevi yoğun bakım hizmeti vermiş ve bu hastaların da daha iyi sağ kalımlarının olduğunu göstermiş. Daha sonra 1920’li yıllarda Amerika’da, özellikle beyin cerrahisi ameliyatları sonrası yoğun bakım üniteleri kuruluyor. Ama ilk modern yoğun bakım ünitelerinin 1940’lı, 1950’li yıllarda oluştuğunu görüyoruz. Çünkü o dönemde Avrupa’da ciddi bir çocuk felci salgını var.

Modern Üniteler 1950 -1960’larda kuruluyor

Bugün Covid-19 salgını yaşadığımız süreçte yoğun bakımların önemi algılanmaya başlandı. O dönemde de yine bir salgınla yoğun bakımların önemi anlaşılıyor ve çocuk felci salgını sırasında Avrupa’daki solunum cihazları yani bu tank ve çelik şeklindeki büyük cihazlar yetmiyor. O nedenle çok sayıda sağlık çalışanı, hekimler hatta tıp öğrencileri, hastalara pozitif basınçlı ventilasyon uygulayarak, çocuk felci hastalarını yaşatıyorlar ve daha sonra da modern yoğun bakım üniteleri 1950 -1960’lı yıllardan itibaren kuruluyor.

Türkiye’de Bilim Dalı Olması 2012’de!

Gelişmiş ülkelerde, 1980’li yıllarda yoğun bakım artık bir bilim alanı olarak karşımıza çıkıyor. Ülkemizde biraz gecikme oldu bu konuda; 2012’de resmi olarak bir üst ihtisas eğitimi olarak yoğun bakım eğitimi başladı. Dolayısıyla Covid-19 salgınına denk geldiğimiz dönemde yoğun bakımların daha fazla konuşuluyor olduğunu, daha fazla anlaşıldığını görüyoruz.”

HAYAT KURTARICI İŞLEMLER İLE YÜKSEK OLASILIKLA HAYATTA KALMA İHTİMALİ OLAN VE İLERİ YAŞAM DESTEĞİNİ KABUL EDEN HASTALIKLAR ÖNCELİKLİ OLARAK YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİNE KABUL EDİLMELİLER”

Yoğun Bakım için 3 Yıl Üst İhtisas Eğitimi

Program, Prof. Dr. Arzu Topeli İskit’in sorularını Prof. Dr. Nalan Adıgüzel’in yanıtlaması ile şöyle devam etti:

Prof. Dr. Arzu Topeli İskit: Yoğun bakım bilim alanını ve ünitelerini nasıl tanımlayabiliriz? Prof. Dr. Nalan Adıgüzel: Aslında yoğun bakımlar, hastalık ve travma sonucu yaşamsal fonksiyonları ileri derecede bozulmuş olan veya her an bozulma riski taşıyan hastaları kritik hasta olarak tanımlıyor. Bu hastaların takip ve tedavi edileceği eğitimli personel ve ileri teknolojinin beraber bulunduğu ileri yaşam desteği verilen üniteleri yoğun bakım olarak adlandırıyoruz. Ülkemizde yoğun bakım sizin de belirttiğiniz gibi bir bilim dalı… 4 ya da 5 yıllık uzmanlık sonrası 3 yıl daha üst ihtisas eğitimi alınarak yoğun bakım uzmanı olunuyor ve yoğun bakımların sorumluluğunu alıyorsunuz.

“YOĞUN BAKIMA KABUL EDİLECEK HASTALARIN ALTTA YATAN HASTALIĞININ TEDAVİSİ OLMALI. EĞER ALTTA YATAN HASTALIK TEDAVİ EDİLEMEYECEK, DÜZELEMEYECEK DURUMDA İSE O ZAMAN YOĞUN BAKIMIN HASTAYA FAYDA VERMESİ MÜMKÜN DEĞİL!”

Altta Yatan Hastalığının Tedavisi Olmalı

Prof. Dr. Arzu Topeli İskit: Aslında yoğun bakım üniteleri kritik hasta takip eden üniteler ama şunu da söyleyebilir miyiz hocam? Bu kritik hastaların izleminde bu ekip çok önemli. Yoğun bakım uzmanı ve diğer sağlık çalışanları son derece önemli. Yoğun bakıma hangi hastalar yatar? Hangi hastalıklar yol bakım alanı içindedir?

Prof. Dr. Nalan Adıgüzel: Yoğun bakım kesinlikle bir ekip işi. Yoğun bakım; hemşiresi, personeli, hekimi ile beraber multidisipliner yaklaşımla hastalara hizmet verildiği üniteler. Hayat kurtarıcı işlemler ile yüksek olasılıkla hayatta kalma ihtimali olan ve ileri yaşam desteğini kabul eden hastalıklar öncelikli olarak yoğun bakım ünitelerine kabul edilmeliler. Solunum yetmezliği, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği gibi organ yetmezlikleri, ameliyat sonrası hastalar her an kritikleşme ihtimali olan, yakın takip gerektiren hastalar, solunum ve diyaliz cihazına bağlanması gereken hastalar yoğun bakım ünitelerinde takip edilmelidir. Yoğun bakıma kabul edilecek hastaların altta yatan hastalığının tedavisi olmalı. Eğer altta yatan hastalık tedavi edilemeyecek, düzelemeyecek durumda ise o zaman yoğun bakımın hastaya fayda vermesi mümkün değil! Hastanın yaşamı yoğun bakımda son bulacaktır. Özellikle vurgulamak istiyorum ki yoğun bakım üniteleri ölüm üniteleri değildir. Mutlaka altta yatan hastalığı düzeltebilecek hastalarımızın alındığını üniteler olmalıdır. Maalesef ülkemizde yoğun bakımlar bu anlamda etkin kullanılamamaktadır.

“HASTALARIN KENDİ SONLARINA KARAR VERME HAKLARININ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM; ‘CANLANDIRMA İSTEMİYORUM, HASTALIĞIMIN SON DÖNEMİNDE EVİMDE SEVDİKLERİMİN YANINDA OLMAK, HATTA EVİMDE YATAĞIMDA ÖLMEK İSTİYORUM’ DİYEBİLİR İNSANLAR. YANİ HEP BİRLİKTE YOĞUN BAKIMLARI DAHA ETKİN KULLANMALIYIZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM”

Her Hasta Yoğun Bakıma Alınmamalı

Prof. Dr. Arzu Topeli İskit: Vurgulanması gereken nokta, yoğun bakıma gerçekten ağır hasta, kritik hasta yatar ama yarar görme ihtimali de çok yüksek olan hastaların yatırılması lazım. Aksi taktirde biz hastaları canlandırmaya çalışırken çok fazla girişim uyguluyoruz, işlemler yapıyoruz, bu işlemler zarar verici hale de gelebilir. Yani tam tersi de söz konusu olabilir. O nedenle gerçekten yoğun bakımların yarar görecek ağırlıktaki hastaların yatırıldığı bilimler olarak düşünmesi lazım. Tabii ki farklı farklı hasta grupları olacaktır. Ama onların belki başka ülkelerde başka birimlerde yaşamının son dönemine gelmiş hastalar için farklı birimlerin yapılması herhalde daha uygun olacaktır. Peki hocam, sizce ülkemizde yoğun bakım yatak sayısı ve nitelikleri yeterli mi?

“İLERİ BİR KANSER HASTASI İÇİN CERRAH ‘OPERE OLAMAZ’ DİYEBİLİYOR. ONKOLOG ‘KEMOTERAPİ ALAMAZ, DURUMU KALDIRAMAZ’ DİYEBİLİYOR. AYNI ORANDA YOĞUN BAKIM UZMANLARININ DA ‘BU HASTA YOĞUN BAKIMDA FAYDA GÖRMEZ’ DEME HAKKI OLMALI!”

Prof. Dr. Nalan Adıgüzel: Ülkemizde yoğun bakım yatak sayıları Covid-19 döneminde de gördük ki biz Avrupa’dan daha iyi durumdaydık. Aslında bizim yoğun bakım yatak sayılarımızın nitelikleri yeterli; yeterli donanıma sahibiz ama burada yatak sayımız yeterli olmasına rağmen zaman zaman yatak sıkıntısı yaşanıyor. Bunun nedenlerini de irdeleyecek olursak yoğun bakım yataklarımız maalesef ülkemizde etkin olarak kullanılmamakta; her hastanın yoğun bakıma alınması ve yaşamının yoğun bakımda son bulması gerektiği algısı maalesef hem hekimlerde hem de halkımızda hakim. Halbuki fayda görmeyen hastalar için yoğun bakımda uygulanan girişimler hasta için bir eziyet olup, hastalar yakınlarının yanında olamadan izole, yalnız ölmekteler… İleri bir kanser hastası için cerrah ‘opere olamaz’ diyebiliyor. Onkolog ‘kemoterapi alamaz, durumu kaldıramaz’ diyebiliyor. Aynı oranda yoğun bakım uzmanlarının da ‘bu hasta yoğun bakımda fayda görmez’ deme hakkı olmalı! Çünkü böylece yoğun bakım yataklarını daha etkin kullanabiliriz, fayda görebilecek hastaları yoğun bakımımıza alıp takip edebiliriz. Nitekim Amerika ve Avrupa’da yoğun bakıma kabulde hastalar, fayda görme olasılıklarına göre bekler. hastaların derecelendirilmesi var ve buna göre hastalara öncelik verilmekte, yoğun bakıma alınmaktadır. Bir grup hasta ise yoğun bakımda fayda görmeyecek hasta ise yoğun bakım alınmamakta… Diğer tarafta hastaların kendi sonlarına karar verme haklarının olduğunu düşünüyorum; ‘canlandırma istemiyorum, hastalığımın son döneminde evimde sevdiklerimin yanında olmak, hatta evimde yatağımda ölmek istiyorum’ diyebilir insanlar. Yani hep birlikte yoğun bakımları daha etkin kullanmalıyız diye düşünüyorum. Yataklarımız ve nitelikleri yeterli ama zaman zaman yatak sıkıntısı yaşanmakta. Bu da daha çok endikasyonsuz hastaların yoğun bakım olmasından kaynaklanmakta.

Evde Bakım Hizmetleri Geliştirilmeli

“YOĞUN BAKIMLAR STERİL ÜNİTELER DEĞİL AMELİYATHANELER GİBİ DEĞİL. YOĞUN BAKIMA GİRERKEN ÖZEL KIYAFET YA DA GALOŞ GİYİNİLMESİ GEREKLİ DEĞİL. BİZ NASIL HEKİMLER SAĞLIK ÇALIŞANLARI DİKKAT EDİYORSAK, HASTA YAKINLARI DA EL HİJYENİNE DİKKAT ETMELİ”

Prof. Dr. Arzu Topeli İskit: Palyatif bakım ya da evde bakım hizmetlerinin geliştirilmesi gerekli ki bu yataklar daha akılcı kullanılsınlar. Ve tabii bu yataklara hizmet verecek ya da bu yataklarda yatacak ağır hastalarımıza hizmet verecek nitelikli personelin de hekim, hemşire ve diğer personelin de sayısının artırılması gerekli diye söyleyebiliriz. Bazen de soruyor hastalarımız; yoğun bakımlarda nelere dikkat etmeliler; mesela galoş giymek gerekli mi; el hijyenine nasıl dikkat edilmeli? Bu konuda ne söyleyebiliriz?

Yoğun Bakımlar Steril Üniteler Değil

Prof. Dr. Nalan Adıgüzel: Yoğun bakımlar steril üniteler değil ameliyathaneler gibi değil. Yoğun bakıma girerken özel kıyafet ya da galoş giyinilmesi gerekli değil. B iz nasıl hekimler sağlık çalışanları dikkat ediyorsak, hasta yakınları da el hijyenine dikkat etmeli. Hastaya temastan önce bütün yani yatakların başında yoğun bakımların girişlerine jeller, lavabolar konulur eller yıkansın diye; hastalarla temas etmeden önce el hijyeninin sağlanması yeterli. Diğer taraftan eğer kişinin bir solunum yolu enfeksiyonu varsa bulaşıcı bir durumu varsa ziyaret edilmemesi gerekiyor. Hani rutin günlük hayatta biz nelere dikkat ediyorsak hasta ziyaretlerimizde de bunlara dikkat etmemiz gerekiyor.

Hastalıklar Daha Çok Ellerle Bulaşıyor

Prof. Dr. Arzu Topeli İskit: Aslında Covid-19 salgını bize şunu gösterdi: El hijyeni çok önemli. Hastalıklar daha çok ellerle bulaşıyor.; bir de üst solunum yolu enfeksiyonu gibi gribal enfeksiyonlar gibi bir durumla karşılaştığımız zaman maske takmak veya k işilerle aramıza bir mesafe koymak durumunda olduğumuzu bize hatırlattı. Sadece covid-19 değil; grip gibi diğer solunum yolu enfeksiyonlarınaa dikkat etmeliyiz; hatta galoş giyerken hani galoşa biz karşıyız çünkü galoş giyerken elimizi de kirletiyoruz. O nedenle yerden bulaşmıyor enfeksiyonlar ama ellerimizle bulaşıyor. Hocam yoğun bakımlarda ziyaretçi uygulamaları nasıl olmalı?

Her Yoğun Bakım Kendi Kurallarını Belirliyor

Prof. Dr. Nalan Adıgüzel: Hasta ziyareti yoğun bakımda çok önemli çünkü yoğun bakımdaki hasta popülasyonunun büyük bir kısmını yaşlı hastalar oluşturuyor. Yaşlı hastalarda yakınlarını görememek, terkedilmişlik duygusu yaratıyor ve mutsuz oluyorlar. Zaman zaman yoğun bakım da deliryumlar gelişiyor. Onun için tabii hasta ziyaretleri önemli. Ülkemizdeki ziyaretlerdeki en büyük problemlerden birisi çoğu yoğun bakımlarımızın koğuş sisteminde olması. Tabii odalarda 4 hasta ya da 6 hastalı odalar var. Dolayısıyla uzun ziyaretler çok mümkün olmuyor. Tek izole odalar olsa daha uzun ziyaretler olabilir ama tabi ki günlük ziyaret hastanın yakını tarafından ziyaret edilmesi önemli. Her yoğun bakım kendi kurallarını belirliyor; bu ziyaretlerin nasıl yapılacağını, hangi saatlerde ne kadar süreyle yapılacağını… Ama biz son bir yıl içerisinde yaşadığımız Covid-19 pandemisinde tabi ziyaretler çok kısıtlandı. Sokağa çıkma yasakları hem izolasyon ve teması kesmek adına… Ama bu noktada ihtiyacı olan hastalara yakını çağrılarak ziyaret etmeleri sağlandı. Ziyaret önemli bir konu. Hem hekim olarak hem halkımız olarak yoğun bakımları etkin kullanmalıyız. Gerçekten fayda görecek hastaların yoğun bakıma alınması ve tedavilerin devam etmesi en büyük dileğim…