29 yıldır Güven Hastanesinin işletmeciliği görevini üstlenen Güven Hastanesi Yönetim Kurulu Başkan yardımcısı Banu Küçükel, geleceğin hastaneciliğinin dijital platformlarda büyüyeceğini ifade etti.

“Etap etap hastanenin neredeyse tüm bölümlerinde çalışarak bugünlere geldim ve 20 yıldır SUT konusunda konuşulanlar, hep aynı” diye konuşan Küçükel, kurumların sürdürülebilir iş modelleriyle yönetilmesi gerektiğini belirterek şöyle konuştu:

“En büyük sorumluluğumuz, kurumlarımızı sürdürebilmek… Güncel gelişmelere adapte edebilmek… Geçmişteki işletme modelinin bugün geçerli mi diye tartışmak istiyorum.

Dünyada kişi başı sağlık harcamaları artıyor, dünyada yaşlanan bir nüfus var. Bizim coğrafyamızda ne yazık ki birden fazla kronik hastalığı olan yaşlı nüfus var. Bizim toplumumuzda yaşlılarımız sağlıksız yaşlanıyor.

Yatak Sayısı Dramatik Şekilde Azalıyor

İşletme modellerini tartışırken dünyadaki trendlere bakmak lazım; dünyanın her yerinde kişi başına düşen yatak sayısı dramatik şekilde azalıyor, Avrupa’da yaşlanan nüfusa rağmen bu böyle. Oysa Türkiye’de artış görüyoruz.

Avrupa’da hastane sayıları azalıyor, Türkiye’de hala kurulan hastanelerin sayıca arttığını görüyoruz. Gelişen teknolojiler nedeniyle tüm dünyada hastanede kalış süresi azalıyor, Türkiye’de de bu azalmayı görüyoruz.

Bugün realitesi çok farklı; dünya bugün küresel sağlık sorunlarını konuşuyor; dijitalleşme, inovasyon, kişisel tıp, sağlık datalarının siber ataklara karşı korunması, çalışan kapasitesi gibi konular konuşuluyor.

İşletmeler Kar Etmek Zorunda

Türkiye sağlık hizmeti sunucularının önündeki engelleri paylaşmak isterim;

Kamu da özel de dahil olarak tüm işletmelerin karlı olması mecburdur. Buna rağmen Türkiye öyle bir kur dengesizliğinin içinde ki! Üzerimizdeki maliyet baskısıyla karlılık erozyona uğramış durumdayız. SUT’ta biliyorsunuz karlılığı konuşturacak fiyat politikası yok.

Sağlıklı yaşam, yaşlılık, yaşlıya hizmet sunumu konusunda mevzuat hazır değil, önümüzü açan, dünyadaki dinamizmi kavrayan bir yol ülkemizde ne yazık ki yok.

Değer Odaklı Sistemlerde Çalışmalıyız

Bugüne kadar hep plan odaklı ilerledik ama gelecekte bu yok; artık değer odaklı sistemler var ve ona geçmemiz lazım. Biz yıllık bütçe yapardık ama şimdi anlık, haftalık ve aylık ayarlamalar yapmak zorunda kalıyoruz. Çünkü çok dinamik bir ortamdayız. Kurumlarınızda 10 kişinin yetenekli, vizyoner olmasının hiç önemi yok. Kaç kişiyseniz o kadar insanın aynı yöne kürek çekmesi lazım. Ekip çalışması, ekip yeterliliği çok önemli… Buna dinamik ölçek deniyor.

İş Modellerimizi Yeniden Kurmalıyız

Özel sağlık sektörünün büyümesinin önündeki en büyük engel regülasyonlar ve haksız rekabet. Günümüz iş modelinde büyümek artık hayal. Kurumlarımızın içindeki iş modellerini yeniden gözden geçirmek! Tüm iş modellerini karlılığa çevirmeliyiz. Çalışma arkadaşlarımızı daha iyi yetiştirmeliyiz. Değer bazlı yönetim modeline geçmek için medikal sonuçlarla ödüllendirme sistemine geçmeliyiz. Bu, bugünün gerçeği! Peki gelecekte ne olacak? Ülkemizde özel sektör gittikçe daralıyor. Bunu kabul edelim.

Uzaktan Sağlık Hizmetleri Vereceğiz

Ticaret ve iş yapma şekli dünyada değişiyor biliyorsunuz biz artık uzaktan sağlık hizmetleri vereceğiz. Toplam nüfusun yüzde 10 – 15’i 80 yaş üstü kişilerden oluşacak. Türkiye’de de bu trend olacak 2030’larda. Hepimizin işi aslında büyük datayı doğru toplamak, doğru analiz etmek ve uygulamaya geçirmek olacak. Kurumlarımızda tüm stratejilerimizi datayla yapmak zorundayız. Araştırmalarda görülen o ki dünyada gençlerde yapay zekaya güven var. Kendi kurumlarımızda bu teknolojiye adaptasyonu hızla gerçekleştirmek zorundayız.

Hastasız Hastanecilik Geliyor

Gelecekte biz büyümeyi dijital platformlarda büyümek olarak göreceğiz. Hastasız hastanecilik geliyor. Hatta patronsuz hastanelerin geleceği konuşuluyor. Hastanelerimizin sınırlarına bağlı kalmayacağız ve orada planlama yok artık! Burada hayal edebiliriz ve burada büyüyebiliriz. Koruyucu sağlık hizmetleri olabilir, evde bakım hizmetler olabilir, yaşlı bakım olabilir.

Biz artık tüm iş modellerinde karlılığı ön plana alacağız ve insan kaynağımız ne kadar yetkinse ölçek olarak o kadar büyüyebileceğiz.

Biz neye alışığız; parasını verip ultrason cihazı almaya alışığız diyelim. Böyle bir ticaret artık yok. Çünkü teknoloji o kadar maliyetli ki karlılık da yok… Her türlü teknolojiye ayak uydurmanız da mümkün değil. Artık stratejik iş birliği dönemleri başlıyor. Bu da bizi yeni bir ticaret anlayışına doğru götürüyor.”