torba kanun

Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, 8 Şubat 2024’te TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’ndan iktidar partilerinin oylarıyla değişiklik yapılmadan geçirildi. Şu anda TBMM Genel Kuruluna gönderilen düzenlemeye ilişkin TTB yaptığı basın açıklamasında şunları kaydetti:

Ruhsatlandırma Süreçleri Hızlandırıldı

Teklifin 6, 7 ve 8. Maddelerinde bakanlığa ruhsatlandırma öncesinde tahlil edilmek üzere numunelerin gönderilmesinden vazgeçilmektedir. Bunun gerekçesi ruhsatlandırma sürecinin hızlandırılarak hastaların ilaca daha hızlı erişiminin temini ve ürünün ruhsatlandırma süreci içinde, üretici tarafından yapılan analizlere ek olarak Sağlık Bakanlığı tarafından yeniden analiz edilmemesinin, ürünün kalite ve güvenliği üzerinde herhangi bir risk oluşturmadığı” şeklinde gösterilmiştir. Ruhsat sürecinin tamamlanması sonrasında analiz yapılması öngörülerek olması gereken ruhsatlandırma basamakları tersine çevrilirken; böyle bir risk olmadığının söylenebilmesi, bu savın ancak bilimsel bilgiyle desteklenmesi ile mümkün olabilir. İlaç araştırmalarının sonunda ruhsatlandırma sürecinin hızlandırılmasından daha önemli olan, etkililik ve güvenilirlik çalışmalarının tamamlanması ve toplum sağlığının korunması, en küçük bir riskin dahi bertaraf edilmesidir. Bu süreç sayesinde tüm ilaçların etkililiği ve güvenliliği daha büyük oranda güvence altına alınıyorsa, “gecikme” yararlıdır. Bu tetkiklerin ruhsat aşamasından sonra yapılması, bu arada zarar görebilecek kişiler için geri dönüşsüz sonuçlara yol açabilecektir. Teklif bu haliyle Anayasa’nın 2, 17 ve 56. maddelerine de aykırıdır.

Teklifin 9. maddesinde 1262 sayılı kanunun 9. maddesinin 1. fıkrasında değişiklik yapılarak bakanlıkça başvuru üzerine mevzuatta belirlenen süre içinde cevap verileceğine dair düzenleme yerine ruhsatname düzenleneceği belirtilmektedir. Bu teklif ile ilacın numuneleri tetkik edilmeden piyasada satıldığı dönemde oluşacak zararların sorumluluğuna ilişkin bir belirleme yapılmadığı, ön onay benzeri bir mekanizmanın da tarif edilmediği görülmektedir.

Ek Ödeme Kriterlerinde Muğlak Unsurlar

Teklifin 15. maddesinde 209 sayılı kanunun 5. maddesinde değişiklik yapılması önerilmektedir. Maddenin 1. fıkrasının üçüncü cümlesinde sağlık tesisince dağıtılabilecek ek ödeme miktarının belirlenmesinde esas olan unsurlar; tahakkuk, verimlilik, hasta ve çalışan memnuniyeti, hizmeti elde etme maliyeti gibi faktörler şeklinde sıralanmıştır. Bu unsurlar, piyasacı ve performansa dayalı bir sisteme ait olup, koruyucu bir sağlık hizmeti sunumunun niteliği ile bağdaşmamaktadır. Maddenin bu şekilde düzenlenmesi, Sağlık Bakanlığı’nın Bütçe Kanunu dışı ödeme yapmasının kabulü anlamına gelmektedir. Bu kamu kaynağının harcanmasında, hasta yararı değil, son derece göreceli bir kavram olan “hasta memnuniyeti” ve ayrıca işletmecilik terminolojisine ait olmakla birlikte sağlık hizmeti açısından hesaplanamaz olan “verimlilik” unsurlarının dikkate alınması da kamu sağlık hizmet sunumunun temel ilkelerine aykırıdır.

Kamu görevlilerinin özlük haklarına dair düzenlemelerin sadece kanunda yönetmelik ile düzenleneceğinin belirtilmesi yeterli olmayıp, idareye bırakılacak düzenlemenin temel ölçütlerinin kanunda gösterilmesi gerekmektedir. Mevcut haliyle düzenleme yasama yetkisinin devri niteliğindedir.

Hem Disiplin Cezası Hem Ek Ödeme Kesintisi

Diğer önemli bir konu da disiplin cezalarıdır. 209 sayılı Kanun’un 5. maddesine eklenen hükümler ile uyarma cezası alanlara bir ek ödeme dönemi, kınama cezası alanlara iki ek ödeme dönemi, aylıktan kesme ya da kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alanlara üç ek ödeme dönemi, afiliye hastanelerde görev yapan öğretim elemanlarında ise bir kez ikaz edilenlere bir ek ödeme dönemi, iki kez ikaz edilenlere iki ek ödeme dönemi, üç kez ikaz edilenlere üç ek ödeme dönemi taban ödeme yapılmayacağı düzenlemesi getirmektedir. Yani aynı fiile ilişkin hem disiplin cezası hem ek ödeme kesintisi yapılmış olacaktır. Disiplin cezasını gerektiren eylemler ve bunların karşılığında verilebilecek olan disiplin cezaları 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinde gösterilmiş; sayılan eylemlerin ağırlığına göre uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması ile devlet memurluğundan çıkarma cezalarından hangisinin verileceği de belirtilmiştir. Sözü edilen maddeye göre disiplin cezası alanlara, bu yaptırımların yanı sıra ek ödemenin verilmemesi, ek ödemenin sağlık çalışanlarının gelirlerinin önemli kısmını oluşturduğu da gözetildiğinde, ücret kesintisi niteliğinde ikinci bir yaptırım uygulanması anlamına gelmektedir ki aynı eylem dolayısıyla kişiye birden fazla ceza verilmesi hukuka aykırıdır.

Etik Kurulların Oluşması Bakanlık İznine Tabi

Teklifin 19. maddesi ile 3359 sayılı kanunun ek 10. maddesi değiştirilmektedir. Değişiklik ile klinik araştırmalara ilişkin denetim, etik kurulların oluşması, hangi araştırmaların izne ve hangilerinin bildirime tabi olacağına dair yeni hükümler getirilmektedir. Etik kurulların yapısı, çalışmaları ve kararlarının yönetsel otorite, politika, destekleyici vb. her türlü dış etkiden uzak olması, bilimsel ve kurumsal özerklik perspektifi içinde, bilim ve gönüllüler yararına çalışması esastır. Bu maddenin etik kurulların yapısının Sağlık Bakanlığı izni ile oluşturulmasına ilişkin düzenleme, etik kurulların kuruluş amacına uygun ve bağımsız olarak inceleme yapabilmesini sağlamaya elverişli değildir. Bu düzenlemeler ayrıca akademik ve bilimsel özerkliğe de aykırıdır.

Aile Hekimliğinde Disiplin Cezasına Bağlı Destek Ödemesi Kesintisi

Teklifin 25. maddesi ile Aile Hekimliği Kanunu’nda değişiklik yapılarak destek ödemelerine dair yönetmelik ile yapılan düzenlemenin kanuna alındığı görülmektedir. 209 sayılı kanunda yapılan değişiklik teklifine ilişkin değerlendirme bölümünde belirtildiği üzere, aldığı disiplin cezasına bağlı olarak destek ödemesinden kesinti yapılması ikinci ceza niteliğinde olmasının yanı sıra bu hukuka aykırı kesintilerin ayrıca fesih sebebi de yapılması Anayasa’ya aykırıdır.

Afiliye Hastanelerde Disiplin Cezaları

Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun ek 9. maddesinde yapılan değişiklikler ile Sağlık Bakanlığı ve üniversitelerin birlikte kullanımında olan afiliye hastanelerde görev yapan öğretim elemanlarının sözleşme süresi 3 yıldan 2 yıla indirilmiş, sözleşmeli öğretim elemanlarının 1 sözleşme döneminde 3 kez yazılı olarak ikaz edilmeleri halinde sözleşmenin feshedileceği düzenlemesi getirilmiş ve disiplin cezasını gerektiren haller ile bu hallerde uygulanacak disiplin cezalarına ilişkin hastane koordinasyon kurulu yetkili kılınmıştır. 

“Sözleşmenin Feshi Ağır Bir Yaptırım”

Kamu görevlilerinin tüm özlük hakları ve verilecek disiplin cezalarının kanun ile belirlenmesi, yine hangi eyleme hangi disiplin cezası verileceğinin de kanunda düzenlenmesi anayasal zorunluluktur. Madde düzenlemesi ile kurula disiplin cezası verilmesi gereken halleri tespit etme görevinin verilmesi, yasama yetkisinin devri niteliğindedir. Ayrıca 657 ve 2547 sayılı kanunlarda sayılan disiplin cezaları arasında yer almayan sözleşmenin feshi gibi ağır bir sonuca yol açacak yaptırım olarak “ikazın” düzenlenmesi ve kurula, anılan kanunlarda gösterilen disiplin usullerine aykırı şekilde bir yaptırım uygulama yetkisinin verilmesi de Anayasa’ya aykırıdır.

Yine teklifte sözleşmesi feshedilen veya yenilenmeyen öğretim elemanlarının sağlık tesisindeki görevinin sona ereceği; gözaltı, tutukluluk ve hükümlülükte geçen sürenin 60 günü aşması veya koordinasyon kurulu tarafından üç kez yazılı ikaz edilmesi veya sözleşme süresinin sone ermesi halinde öğretim elemanının üniversitenin bakanlık ile birlikte kullanım protokolü imzaladığı “diğer” sağlık tesisleri ile sözleşme yapabileceği düzenlenmektedir. Koordinasyon kurulu tarafından üç kez yazılı ikaz edilmenin fesih sebebi yapılamaması bir yana bu sebeplerle aynı sağlık kuruluşunda çalışmanın olanaksız hale getirilmesini haklı kılan hukuksal bir dayanak yoktur.

Sözleşmeli Personele Geçici Görevlendirme

4924 sayılı Kanun’un 3. maddesinde yapılan değişiklik ise 4924 sayılı Kanun’a tabi sözleşmeli sağlık çalışanlarının harekât, salgınla mücadele vb. ihtiyaçlar kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı emrine geçici olarak görevlendirilebilmesinin önünü açıyor.  4924 sayılı kanunun 3. maddesinin son fıkrası değiştirilmiştir. Burada 4924 sayılı kanuna tabi olarak çalışanların geçici görevlendirilmelerine dair düzenleme ve ayrıca bu kapsamda yapılan sözleşmelerin taraflarca feshedilmesi halinde kadronun bulunduğu yerde 10 iş günü içinde göreve başlanmaması durumunda müstafi sayılacağına dair hüküm getirilmektedir.

Memurun Muvafakati Aranmıyor

Halihazırda hekimler, Millî Savunma Bakanlığı emrine geçici olarak görevlendirilmekte ancak kurumlar arası geçici görevlendirme için zorunlu olan “memurun muvafakatinin aranması” zorunluluğu yerine getirilmemektedir. Geçici görevlendirmeler kural ve ilkelere aykırı olarak yapılmakta, yeterli süre tanınmamaktadır. Getirilmek istenen düzenlemede de hekimlerin haklarını koruyacak hükümler bulunmamaktadır. Esasen 4924 sayılı kanun, eleman temininde güçlük çekilen yerlerde personelin istihdamını sağlamak amacıyla yapıldığından, bu kanun kapsamında çalışanların bir başka yere geçici görevlendirilmesi kanunun temel mantığına aykırıdır.

Sağlık Bakanlığı Yetki Sınırını Aşıyor

Teklifin 18. maddesi ile 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun ek 9. maddesinin 3. fıkrası değiştirilmekte, 9. fıkrası yeniden düzenlenmektedir. Maddede birlikte kullanılan hastanelerin, öğretim üyeleri ile iki yıl süreli sözleşme yapması ve bakanlık tarafından ek ödeme yapılabilmesi için hizmet sözleşmesi imzalanmasının şart olduğu, sözleşmelerde sunulacak hizmetin niteliği, performans hedefleri ve süresinin yer alacağı, mezuniyet öncesi ve sonrası eğitim ve bilimsel çalışmalara ilişkin yetki ve sorumlulukların belirtileceği düzenlenmektedir. Tıp fakültesi öğretim üyesi olan hekimlerin, Sağlık Bakanlığı ile imzalayacakları sözleşmenin içeriğinin sayılan şekilde belirlenmesi esasen Sağlık Bakanlığı’nın yetki alanında değildir. Akademisyen hekimler ile Sağlık Bakanlığı’nın mezuniyet öncesi ve sonrası tıp eğitiminin içeriğini belirleyen sözleşme yapacağına dair düzenleme, Sağlık Bakanlığı’nın Anayasa’dan almadığı bir yetkiyi kullanması ve akademinin özerkliğini korumakla yükümlü YÖK ile herhangi bir temasa dair hüküm içermemesi nedeniyle Anayasa’nın 6/3. maddesine aykırıdır. Teklif düzenlemenin gerekçesi de Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda sözü edilen 2021/5 sayılı esas ve 2023/109 sayılı kararına uygun değildir.”