Nüve A.Ş.’nin periyodik kurumsal yayını olan N Haber, bu yaz periyodunda yayınlanan 38. sayısında İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Devrim Pesen Okvur ile söyleşi yaptı. Sözkonusu Kurumda 9 yıldır çalışan ve bunun 8 yılında Nüve ürünlerini tercih eden Prof. Dr. Devrim Pesen Okvur, geliştirdiği mikroçiplerle tanınıyor.

Prof. Dr. Devrim Pesen Okvur

Söyleşinin öne çıkan hususlarını klinikiletişim okurları için derledik.

Sizi tanıyabilir miyiz?

Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji – Genetik Bölümünden 1999 yılında mezun oldum. O zamanlar Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü ilk kez Bilkent Üniversitesinde açılmıştı. Bizler ilk mezunlardandık. Doktora eğitimimi ABD’de John Hopkins Üniversitesinde hücresel moleküler fizyoloji alanında tamamladım. Ardından önce İsveç’te Karolinska Enstitüsünde mikrobiyoloji alanında ve sonra yine İsveç’te Kraliyet Teknoloji Enstitüsünde uygulamalı fizik alanında post-doktora yaptım. Sonra tekrar Amerika Birleşik Devletleri’ne dönerek Yeshiva Üniversitesi Albert Einstein College of Medicine’da meme kanseri üzerine post-doktora yaptım. Eğitimler sonrasında Türkiye’ye dönmeye karar verdim.

Benim yaptığım deneyler temiz oda, elektron demeti ile litografi gibi ciddi bir altyapı gerektiren deneylerdi. O zamanlar istediğim altyapı sadece Ankara ve İzmir’de vardı. Kullanabileceğim cihazlar nerede var diye düşününce ve İzmir de güzel bir şehir olduğu için tercihim İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünden yana oldu.

Nüve ile nasıl tanıştınız? Neden Nüve ürünlerini tercih ettiniz?

İzmir’e geldiğimde büyük bir heyecan ve özveri ile laboratuvar kurmak istedim. Nüve ile ilk o zamanlarda tanıştım. İthal cihazlarla ilgili birçok kötü tecrübe duyuyordum. Mesela aldıkları cihazlar arızalandığında, onarım için aylarca beklemek zorunda kalanlar veya onarım maliyetleri sebebiyle cihazları tamir edilemeyenler vardı. Nüve’de böyle bir sorun yok. Biz telefon ediyoruz mümkünse ertesi gün ama en fazla bir hafta içerisinde problemimizi çözüyorlar. Araştırmaların aksamaması için bu çok önemli. Biz Nüve’yi yerli olması, kaliteli olması, fiyatlarının uygun olması ve rahat ulaşılabilir olması sebebiyle tercih ettik.

Laboratuvarınızda birçok Nüve cihazı kullanıyorsunuz. Bu cihazlarla hangi testleri yapıyorsunuz?

Bizim laboratuvarımız Nüve’nin vitrini gibi! Otoklav, inkübatörler, fırınlar, santrifüjler, su banyoları, mikrobiyolojik kabin üstelik üç adet… Biz hücre kültürü çalışmaları yapıyoruz. Örneğin karbondioksitli inkübatörün içine rotator ya da mini mikroskop cihazlarını yerleştirerek çalışmalarımızı rahatlıkla yapıyoruz.

Çalışmalarınız arasında öne çıkan ve tüm dünyada ses getiren mikroçipler hakkında bilgi verebilir misiniz?

Mikroçip aslında küçük bir laboratuvar… Mikroçip denince insanlar elektronik devreli bir şey hayal ediyorlar. Bu yüzden ben Türkçeleştirmek için “Minyatür Laboratuvar – Mini Laboratuvar” dedim. Büyük bir hücre kültürü laboratuvarı düşünün! İçerisinde kocaman mikrobiyolojik kabin, inkübatörler vb. cihazlar var. Bunlar büyük ölçekli ve doğal olarak sarfiyatları da büyük ölçekli. Mikroçiplerde tüm sarfiyatlarınız, hacimler vb. çok azalıyor. Örneğin 50 mikrolitre, bunu normal klasik deney ölçeğine çevirirseniz karşılığı 10 – 20 mililitredir.

Daha da önemlisi biz bu mikroçiplerde canlıdaki ortamı taklit etmeye çalışıyoruz. Mesela iki boyutlu hücre kültürünün gerçekçi olmadığını artık insanlar kabul ediyorlar. Üç boyutlu hücre kültürü olması gerek ya da canlılardaki gibi çeşitli hücre tiplerinin birlikte çalışılması gerekiyor. Canlılarda belli bir organizasyon var. Belli hücreler belli yerlerde. Epitel hücre var, altında bağ doku hücresi var. İşte bu mikroçipler bizim canlıdaki ortamı gerçekten taklit etmemize olanak sağlıyor. Farklı disiplinlerden teknikleri bir araya getirmiş oluyoruz. Fizik ve mühendislik teknikleri kullanılarak nasıl bilgisayar mikroçipleri yapılıyorsa, biz orada kullanılan teknikleri biyolojiye, hücre kültürüne uygun ortamlar yapmak için kullanıyoruz.

Aslında küçük evler yapıyoruz. Gerçekten 2 oda bir salon, 3 oda 1 salon diyebileceğimiz evler. İki bölmesinde iki farklı hücrenin yetiştirildiği, bir bölmesinde akışın olduğu ortamlar yaratıyoruz. Yani hücrelere kendilerini evlerindelermiş gibi hissettirmeye çalışıyoruz. Bir hücreye ilaç testi yaptığınızda hücreler kendilerini kendi ortamlarındaymış gibi hissetmezlerse bu ilaca verecekleri tepki de farklı olacaktır. Bu sebeple yapılan ilaç testlerinde, in-vivo dediğimiz canlıdaki doğal ortamı ne kadar taklit edebilirsek sonuçlarımız o kadar doğru olacaktır.

Mikroçiplerde insan hücreleri de kullanıyor musunuz?

Evet. Bu mikroçiplerde, insan hücreleri de kullanıyoruz. Ve bu çok önemli bir adım. Bu demektir ki hem hayvan deneylerini azaltabilir hem de insan hücresiyle çalıştığımız için daha gerçekçi sonuçlar elde edebiliriz.

İnsan hücresiyle çalışmanın ileride geleceği nokta “Personal Medicine” denilen “Kişisel Tıp”tır. Doktora gittiğimizde “şu ilaçtan başlayalım, bunu bir deneyelim” deniliyor ama her hasta farklıdır ve her ilaç her hastaya faydalı olmayabiliyor. Bu mikroçipler sayesinde, bu denemeler hastadan alınan hücreler üzerinde mikroçiplerde yapılacak ve hastaya en uygun tedavi yöntemi geliştirilecektir. Biz de şu anda yaptığımız bir projede, hastalardan alınan örnekleri kullanıyoruz.

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü teknoparkında kurmuş olduğunuz İNİTİO isimli bir de şirketiniz var.  Burada neler yapıyorsunuz? 

İNİTİO Latince başlangıç demek. İsmine öğrencilerimizle birlikte karar verdik. Bu bizim için başlangıç dedik. Akademik olarak birçok şey yapıyoruz ama bunları topluma daha kısa sürede nasıl sunabiliriz? Bu birinci motivasyonumuz. Diğer motivasyonumuz ise biz bu çipleri kullandığımızda çevremizdeki arkadaşlarımız bu çipleri nereden aldığımızı sordular. Biz de kendimizin yaptığını söyledik. Sonrasında araştırdığımızda dünyada bu çipleri üreten ve satan şirketler olduğunu gördük. Tübitak’ın 1512 programının desteğini alarak şirketimizi kurduk.

Bir tane Amerika’da patentimiz var, iki tane de başvuru halinde Uluslararası Patent (PCT)’imiz var. Tabii ki çalışmalarımız devam ediyor. Şimdi bir çip daha geliştiriyoruz. Bu işte bir yanda sanatçılık var: “Bu çip nasıl olmalı?” Bir yanda ise mühendislik var: “Çözmek istediğimiz soru ne?” Biz canlıda nasıl bir şeyi taklit etmek istiyoruz? Bu iki faktörü birleştirerek ürün çıkarmaya çalışıyoruz.

Gündeminizde yer alan çalışmalardan bahseder misiniz?

Mikroçip çalışmaları çok esnek bir platform. Bu alanda çalışmaya devam etmek istiyorum. Örneğin şu anda bitki ile ilgili bir öğrencimiz tez yapıyor. O çalışma için yine Nüve’den bir test kabini aldık.

Önümüzdeki zamanlarda daha çok hastadan alınan örneklerle ilgili çalışmalar yapmak istiyoruz. Şu anda tıp fakülteleriyle ortak çalışmalar planlıyoruz. Mikroçiplerin tüm çalışmalarımızda olacağını düşünüyorum. Şimdi kanser çalışıyoruz. Bitki çalışmalarına başladık, sonrasında başka hastalık modellerine geçebiliriz. Ama çalışmalarımız biraz fizik, biraz matematik, biraz mühendislik, biyoloji, tıp gibi her zaman disiplinler arası çalışmalar olacak.

Nüve’nin bölge bayisi İndem’in çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Nüve’den ve bölge bayisi İndem’den çok memnunum. Ben İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesine geleli 9 yıl oldu ve 8 yıldır Nüve ile çalışıyorum. Nüve ürünlerini hep tavsiye ediyorum. Hatta tavsiye ettiğim arkadaşlarım da aldılar ve çok memnunlar. Bizim çok sorun yaşadığımız hatta kavga ettiğimiz ithalatçı firmalar oldu. Çözülemeyen sorunlardı bunlar. Nüve ile bugüne kadar çözülmemiş bir sorunumuz olmadı. Bakım-servis-onarım çok önemli. İletişimimizin hep bu şekilde devam etmesini diliyorum.

Genç bilim insanlarına tavsiyeleriniz nelerdir?

Genç bilim insanları ne yapmak istediklerini çok iyi düşünsünler, emin olsunlar öyle girsinler bilim dünyasına. Bu işi yapacaksanız eğer bir şeyleri merak ettiğiniz için, yeni bilgi üretmek istediğiniz için bu işe girmelisiniz; yoksa bu işte para yok. Ama gençler gerçekten merak ediyorlarsa, bilgi üretmek istiyorlarsa o zaman kesinlikle bilime dahil olsunlar çünkü bilim insanlarına ihtiyacımız var. Bu çok zor bir yol. Kesinlikle bu kararı vermeden önce çok çok iyi düşünmeliler. Aslında bu aşk işi. Tamamen sevmeniz lazım. Zor bir yol ama bazı yollar da o yolu isteyen için kolay.